“Hakk’a giden yolda tarih bir yay vazifesi görür. Yay ne kadar geri çekilirse, okun varım menzili o kadar uzağa gider. İnsanlık bir tekâmül içinde. Hz. Âdem’den bu yana insanoğlu günden güne kemale ermek için mücadele ediyor. Zahire bakarsan tarih tekerrürden ibarettir, tekerrürün olduğu yerde tekamül olmaz. Tekâmülün olmadığı yerde insan kemale eremez. Zaman insana ait bir mefhum. Geçmişini ne kadar iyi bilir ve üzerinde tefekkür edip gerekli ibreti çıkarırsan, geleceğinde kemalata o kadar yaklaşabilirsin.”
“Kalp kırmak, affedilmez. Kalp kıran, kötülüğü Allah’a yapmıştır. Öyle der bizim Yunus: ‘Bir kez gönül kırdıysan/ Bu kıldığın namaz değil.’ Kalp, kalp, kalp. Aklın da inancın da merkezi. Sarhoşken namaza yaklaşmayın buyrulur.
Nasılsa içki içmiyoruz diye pek kafa yormayız o ayete. Namaz kılarken de aklımızda bin tilki. Sarhoş olmuşsun işte sen. Parayla olmuşsun, namazda öyle iş düşünüyorsun. Sevdiğin kadında sarhoş olmuşsun, namazda aklında hep o var. Kalp namazla yani Allah’la mı meşgul, yoksa işle, parayla, kadınla mı?”
“ Şehit, şahit olandır. Şehit; bir şeyin mahiyetine vakıf olandır, bilendir. Şehit, tanıktır. Şehadet kökünden türeyen bir kelime. Şehit, kesin olarak bilen kimse demektir. Hiçbir şey kendisine gizli kalmamıştır.
Hakikatte tevhide şahit olmuştur. Bu hale imanını, imanına halini şahit tutmuştur. Şehit, abdestini kanıyla almış, miracını canıyla yapmıştır. Böylelikle Hakk’a şahit olmuştur.”
“Bir kadıncağız… Dizleri ağrıyormuş, her gün ağlar inlermiş. Dua edermiş. Himmet istermiş büyüklerden. Bir gece zili çalmış, açmış kapıyı, Ziya Baba. ‘Kızım’ demiş: Neden onca şikâyet ettin durdun. Düşünseydin Kerbela’yı, Ehli Beyt’i, bir avuç gözyaşı dökseydin, o gözyaşlarını da ağlayan yerlerine sürseydin, geçerdi.”
“Ben önce nuru yarattım, buyuruyor Allah. O nurdan, nur-u Muhammedi, sonra yine o nurdan kâinat yaratılmış, nurun kendini göstermesi için et ve kemikle beden yaratılmış, şekil bulmuştur. Kâinat, insan için yaratıldı. İnsana hizmet etmek, onun görevidir. Allah, nur-u Muhammedi’yi yarattı ve kendini seyretti onda. Bilinmek istiyordu. Gizli bir hazineydi o. Hepsi iç içe. Tohumu mana olarak düşün.
Tohum, ağaç olarak vücut bulur, şekillenir. Ağacın meyveleri çıkar, o meyvelerden de yine tohumu zuhura gelir. İç içedir. Birdir. Ağaçtan çıkan meyve insandır, kâinata lezzet verir, amacı belirginleştirir.
Meyvenin içinden tohum çıkar yine. Başta ağacı meydana getiren tohumla, meyveden çıkan tohum aynıdır. Başı da sonu da aynıdır yani, birdir. Ağacın esası gövdedir dersek, gövdelerden çıkan farklı dallar da esması olur. Esasında hepsi birdir, tektir. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde ‘Ben Âdem’in çamurunda vardım’ buyuruyor. Birdir çünkü.”
“Kimse Bana Nesne Demez” adlı romanımız Akıl Fikir Yayınları etiketi ile raflarda yerini aldı. Yukarıdaki paragraflar, romanımızdan alıntı. Roman artık bizden çıktı, o okuyucunun. Biz aradık, okuyanın bulması duasıyla…