Sezai Karakoç şair, yazar ve düşünür olarak 20. yüzyılı aydınlatanlardandı. Son yıllarda kimi arkadaşlar onu siyasetçi kimliği ile öne çıkarmak istese de onun siyasi kimliği biraz da mensup olduğu dünyayı anlatma ihtiyacından kaynaklanıyordu. Hayatı boyunca Müslüman kimliğinden asla taviz vermedi. Sınıf arkadaşı Cemal Süreya'ya göre Karakoç: “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur.” O bütün bunları oturup Müslüman olmanın gereği olan süzgeçten geçirir ve kendine ait fikir havuzunda onu yeniden biçimlendirir.
Sezai Karakoç, ideolojik tasniflerin dışında Cumhuriyet dönemi modern şiirinin on büyük ismi içinde olmayı hak eder. Kimi ulusalcı, Kemalist, liberal ve sosyalist çevrelere mensup akademisyen ve yazar görmezden gelse de bu böyledir.
Ve o, kendisini Müslüman olarak tarif eden muhafazakâr çevrelerin şiirde heceye hapsoldukları bir dönemde üstadı Necip Fazıl'a rağmen yeni ve özel bir yolculuğa öncülük ederek şiirde yeni bir sesin inşasına öncülük etmiştir. Bu öncülüğü takipçisi pek çok şairin yolunu açmış ve etkileri günümüzde de devam ediyor. Kimi "sonradan olma" şaire göre Sezai Karakoç şiiri "kırk yaşından sonra dinîleşerek zayıflamamış" aksine akıp geldiği geleneğe yaslanarak daha da güçlenmiştir.
Sezai Karakoç gençleri yetiştirmek ve Diriliş dergisini günlük, haftalık, aylık olarak yayımlamak için hayatının hiçbir döneminde "ekonomiyi hayatının merkezine koyma" gereği duymamıştır. Dergi, öncelikle bir ‘edebiyat’ dergisi olsa da bir düşünce ve bir görev dergisi olma iddiasını göz ardı etmemiştir. Dergi sayıları dikkatle incelendiğinde XX. yüzyıl İslam düşüncesinin ve Batı medeniyetinin kayda değer düşünce insanlarının yakından takip edilerek çağdaş düşünce ve sanat anlayışlarına bigâne kalınmadığını ve düşünceye dair zengin bir müktesebatın ortaya konduğu görülür. Buna rağmen Sezai Karakoç "kültürel iktidar odaklarınca dikkatle takip edilirken sükût suikastına mahkûm edilmiş" ve görmezden gelinmiştir. Ancak o, sağlığında hakkında en fazla akademik çalışma yapılan ve ismine özel sayı hazırlanan kişidir. Edebiyat dünyası yakalandığı çeteleşme hastalığını salgın şeklinde yaşamaya devam ediyor. İdeolojik ayrışmalar artık meşrep ve klik düzeyinde yaşatılıyor.
Kadim geleneği canlandıran nefes:
Sezai Karakoç’ta gelenek, tevarüs edildiği gibi aktarılan değil; öze sadık kalınarak dönüştürülen bir birikimdir. Şiirinin büyüklüğü geleneğe yaslanarak ve çağının gereğini, çağının diliyle yorumlamasındandır. Bu çerçevede fikri ekolünü inşa ederken “ölümden sonda dirilme ve kıyamet” meselesini DİRİLİŞ olarak kavramsallaştırması dikkate alınması gereken bir tespittir. Bir geleneği ve birikimi sürdürürken yaşadığı zamana da doğruları net bir dille söyleyebilmiştir. Kendisini İslamcı olarak nitelemese de düşüncesini kendisini İslamcı olarak tanımlayan Müslüman dünyanın öncü isimlerinin düşünceleriyle özdeş bir şekilde aktarmaktan kaçınmamıştır. Öyle ki şiirde açtığı yol bir süre sonra Türkçü şair ve yazarları da etkilemiştir. Mehmet Akif’in bir dönem Sebilürreşad’da yapmak istediğini Sezai Karakoç bir ölçüde başarmıştır.
Sezai Karakoç, Necip Fazıl’ın şiirde ısrarla sürdürdüğü ‘hece’ şiirini terk edip serbest nazma dönerek kendi içinde tutarlı ve güçlü bir şiir ortaya koyar. Karakoç’un bu çabası, kendisinden sonraki İslamcı şiiri besler ve bir istikamete yöneltir. Ona kadar muhafazakâr çevreler serbest nazmı ‘yozlaşma / Batı taklitçiliği’ olarak tarif etmiş ve karşı durmuşlardı. Karakoç’un bu şiiri benimsemesi ve ‘yenilik’ kabul ederek Diriliş’te yayımlaması ile serbest şiir bir meşruiyet alanı buldu ve yaygın olarak kullanıldı.
Bu süreçte acı ve acıtıcı olan okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan ve medyadaki meşhuriyetini/bilinirliliğini meşruiyet aracı haline getirerek kültür ve sanat muhitine eklemlenen, ses oyunları ve drama numaralarıyla Sezai Karakoç’un vefat yıldönümünü paraya tahvil eden kişilerdi. Hayatı boyunca etiketsiz, mihnetsiz, şöhret ve makama iltifat etmeyen; verilen ödüllerde de “beratı tarafıma ileterek, parayı uygun yere harcayın” diyen, ilişkilerinde masumiyetin muhkem kapısı Sezai Karakoç, hayatı boyunca Mehmet Akif’in İstiklal Marşı ödülü konusunda ortaya koyduğu tavırla yaşadı. Paraya itibar etmeden bir ömrü hizmetle geçiren birinin dünyasını, onun dünyası ile ilgisi olmayanların paralı istihsale aracı etmeleri acıtıcıydı.