Fransa’da yaşanan olayların “sarı yelek”le sembolize edilmesi müthiş bir buluş. Olayların başlama nedenin akaryakıt zamları olması sarı yeleği akla getirmiş olabilir. Sarı yeleğin her arabada bulunma zorunluluğu, taşınmasının kolay olması, giyilince farklılığı ortaya çıkarması bakımından bu eylemler için harika bir sembol.

Sarı yelek sembolü yapılan eylemlerin sahiplenmesini kolaylaştırdığı gibi eylemlerin klasik sosyal ve siyasal örgütler tarafından kullanılmasını zorlaştırdı. Sarı yelek, bağımsız bir halk hareketinin işareti oldu.  Siyasi partiler, sendikalar eyleme destek vermekle beraber buradan kendilerine pay çıkaramadılar. Eylemciler bilinen örgütlü yapıların işe sahiplenmesini istemiyorlar.

Sarı yeleklilerin bir halk hareketine dönüşmesi taleplerin net olmamasına sebebiyet verdi. İşin birinci derece sorumluları olmayınca hükümet kimi ve hangi talepleri dikkate alacak. Sosyal medya üzerinden haberleşerek eylem yapanların bir fikir birliği olmadığı gibi ortak bir karar etrafında da örgütlenmiş değiller. Bu durum hükümetin elini daha da zorlaştırıyor. Yanlış iletişim olayları daha da büyütebilir ve tamamen kontrolden çıkarabilir.

Fransa’da uzun zamandır yaşanan ekonomik durgunluk, gelir dağılımdaki adaletsizlik, emeklilerin geçim zorlukları, sosyal yardımların kesilmesi olayları tetikleyen sebepler olarak görülüyor.

Bütün bu yaşananlara farklı açılardan yaklaşanlarda var. Arap baharında olduğu gibi eylemleri uluslararası derin güçlerin organize ettiğine dair. Şunu da unutmamak lazım Libya’da Kaddafi’nin hunharca katledilmesinde Fransa’nın da büyük katkısı olmuştu.

Bu patlamaları sadece ekonomiye bağlamak yanlış olur.  Avrupa uzun zamandır değerler krizi yaşıyor. Sekülerizm değerleri aşındırdı ve tüketti. Saygı duyulacak değerler azalınca insanlar kendilerini değersiz hissetmeye başladılar.

Toplumlarda maneviyatın önemi kalmayınca her türlü hareket meşru olarak kabul edildi.  Toplumlar ekonomik olarak, insanlar fizik olarak gelişti ancak kafalarda ve yüreklerde büyük boşluklar oluştu. Bu durum kendinden başka kimseye güvenmeyen hatta kendine de güvenmeyen bireylerin oluşmasına neden oldu.

Sadece kurallarla toplumu huzurlu hale getiren batılılar yanıldılar. Kurallar korku nedeniyle hata yapmayı engellese de huzuru getirmez, hele gönül huzurunu hiç getirmez. Manevi boşluğu sanatla doldurmaya çalışıyorlar ancak sanat  insanı bir yere kadar tatmin eder.

Artık sağ, sol, küreselleşme, demokrasi, parti, sekülerizm gibi topluma ezberletilmiş kavramları yeniden tartışmanın zamanıdır. Şu anda halk lobilerin gücünü aşarak yönetime katılmakta zorlanıyor.

Sarı yelekliler bütün bu birikimlerin patlamasıdır. Fransa’da yakın  zamanlara kadar hep göçmenlerin isyanına şahit olduk. Bu defa toplumun yerlileri ve orta tabakası isyan etti. Paris dışındaki şehirlerden de geniş katılımlar oldu. Benzer patlamaların yakın zamanda bütün Avrupa’yı sarmasına şaşırmayalım. Nitekim bazı ülkelerde benzer eylemler başladı.

Sarı yeleklilerin sağı solu dağıtmasını hoş görmek mümkün değil. Camı çerçeveyi indiren Vandallar’ın masum olabilecek taleplere zarar vereceği muhakkak. Burada önemli olan yöneticilerin bu eylemlerden ders alarak daha adaletli, daha insanı bir düzenin zeminini hazırlamalarıdır.

Kısacası dünyanın çivisi çıktı. Ancak artık çözümü sadece bir ülke, bir bölge ya da toplum için aramak çok fazla sonuç getirmeyecektir. Artık çözümleri dünya ölçeğinde düşünmeliyiz. Küreselleşme, bilgi-iletişim teknolojilerindeki gelişmeler bize bu fırsatı vermektedir.

Daha adaletli ve barış içinde bir dünyada yaşamak için ahlaklı, herkesi kuşatan insan haklarına dayalı her dinden, her ırktan vicdanlı örgütlenmelerin sayısının artmasını desteklemeliyiz.