Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi için İsviçre’de bir konferans düzenlendi.
Ukrayna Barış Konferansı adı altında hayata geçirilen konferansa 90 devlet temsilcisi katıldı ve fakat savaşın tarafı olan Rusya davet edilmedi.
Çok tarafsız ve bir o kadar da objektif değil mi?
Kinayeyi bir tarafa bırakalım. “Ne kadar samimi?” diye soralım.
Konferans, ‘sonuç odaklı değildi’ diyebiliriz.
Yani Batı çevreleri savaşın bitmesini istemek konusunda “mış gibi” yapıyor. İstekli değiller. Ne de olsa ateş kendi bahçelerinde değil fakat bu olmayacağı anlamı da taşımıyor.
Çok uzayan ve çevresine yayılma ihtimali olan bu savaşta Ukrayna kullanılırken Rusya iddiasını koruyor. Rusya hedeflerine en azından kısmi olarak ulaşmadan buradan geri dönmeyecek. Mutlaka Ukrayna’dan bir parça koparacak. Aslında bu iyi senaryo. Kötü senaryoyu ise son günlerde Türk TV’leri çokça tartışıyor. NATO ekseni ve Rusya arasındaki savaş, nükleer aşamaya gelir mi? Cevabı aranan soru bu.
Bakınız, Rusya bu oyunda daha net tavır alıyor. Rusya ‘barış’ mevzubahis olduğunda İstanbul ve Minsk’i adres gösteriyor. Ankara’nın ara bulucu rolünü, güvenilir ve tercih edilir olarak yansıtıyor.
Putin, son açıklamasında “Ukrayna ile diyaloğu İstanbul ve Minsk anlaşmaları temelinde sürdürmeye hazırız.” ifadelerini kullandı. Söz konusu anlaşmalar, bölgede ateşkes ve esir takasının yanı sıra Ukrayna'nın Donbas bölgesine özel statü verecek bir anayasa değişikliği yapılmasını da içeriyordu.
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin telefonda görüştü. Görüşmede Dağıstan bölgesindeki terör saldırıları ele alındı.
Süreçte Rusya’nın Dağıstan bölgesinin karıştırılmaya çalışıldığı aşikâr. Batı, bölgenin iç dinamiklerini, iç çatışma için kullanma çabasında. Rusya’nın dikkatini dağıtmak ve Ukrayna temelinde yekvücut bir Rusya’yı parçalamak ana hedefleri.
Peki, Ukrayna barış bağlamında Türkiye’yi ne kadar içselleştiriyor? Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Yermak, "Türkiye her zaman barıştan ve uluslararası hukuktan yana olmuştur. Son derece dostane ve verimli ilişkilere sahip olduğumuz Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibine minnettarız." açıklamasını yaptı.
Açıklama sanki bir şey söylüyor gibi ama değil! Çünkü Ukrayna bağımsız değil.
Zelenskiy başkanlığında Ukrayna tuzağa düştü ve âdeta Batı’nın tasmalı finosuna döndü/dönüştürüldü. Bu bağlamda ‘Batı’dan bağımsız pozisyon alamayacak bir ülke temsilcisinin’ sözlerine ne kadar itibar edebiliriz ki?
Sıra geldi Ukrayna’nın Türkiye’ye karşı yaptığı had bilmezliği yazmaya.
İddialar doğruysa İsviçre’de, Ukrayna’nın boyunu çokça aşacak bir mesaj verdirildi Türkiye’ye.
Ne mi oldu?
İsviçre’de düzenlenen Ukrayna Barış Konferansı’na Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “ekümenik” sıfatıyla katıldığı ve ortak bildiriye devlet temsilcileri gibi imza attığı iddiası söz konusu.
Türk Dışişleri, zirvenin organizatörleri olan İsviçre ve Ukrayna’dan açıklama istediğini duyurdu.
Fener Rum Patrikliği üzerinden farklı mesajlar vermeye çalışan odaklar varsa peşinen söyleyelim; hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Patriklik, bu ülkenin kaymakamına bağlı bir kurum niteliğindedir.
Fener Rum Patriği'nin sözde "Konstantinopolis Ekümenik Patriği" sıfatı geçersiz ve yasal değildir.
Birileri hesaplar güdebilir, iç geçirebilir, hedef koyabilir; fakat devletimizin sınırları, bayrağımız ve ezan kırmızı çizgimizdir.
Hamle yapan bedel öder.
Plan kuran, sukutuhayale uğrar.
Bu arada Türkiye iç kamuoyunda tepki duyulan gelişme ile birlikte Ukrayna’ya artık daha ‘netameliyiz’ diye düşünüyorum.