‘Bi gurre di kujin, bi şivanre di xwun u bi xweyire şin dikin’

(Kurtla beraber öldürüyorlar, çobanla birlikte oturup yiyorlar, sahibiyle beraber de yas tutuyorlar)

 Barış istiyorlar…

Kadın ve yaşlıları öldürüyorlar.

Bebek ve çocukları öldürüyorlar.

Sivilleri ve imamları öldürüyorlar.

Askerleri ve polisleri öldürüyorlar.

Öğretmenleri ve doktorları öldürüyorlar.

Evlere girip uyuyan insanları öldürüyorlar.

Hastanelere bombalı ve roketli saldırı yapıyorlar.

Yol kesip aracından indirdikleri doktoru öldürüyorlar.

Çocuklar karne alırken okula bombalı saldırı yapıyorlar.

Trafik kazası ihbarı yapıp gelen trafik polisini öldürüyorlar.

Ekmek parası için alın teri döken garsonları tarayıp öldürüyorlar.

Eşlerinin ve çocuklarının önünde insanları vahşice infaz ediyorlar.

Halkın alın teri iş yerlerine saldırıp, soyup, yağmalayıp, yakıyorlar.

Yaralı almaya giden ambulansa saldırıp sağlık görevlisini öldürüyorlar.

Şehirlerde roketatarlarla saldırı yapıp Elif Şimşek’lerin kafasını koparıyorlar.

Sivilleri kendilerine canlı kalkan yapıp öldürtüyorlar, olmayanı öldürüyorlar.

Kürtler’in özgürlüğü deyip Kürtleri, Türkler’in barışı değip Türkleri öldürüyorlar.

Minik çocuklar okuldayken, okullara hatta anaokullarına molotoflarla saldırıyorlar.

Mezarlıkları, camileri, sivil toplum kuruluşu binalarını cephanelik olarak kullanıyorlar.

Kurban eti dağıtan 16 yaşında çocukları öldürüp, yakıp, başlarını ezip, zılgıt çekiyorlar.

Bomba yüklü araçlarla sivil yerleşim yerlerinde eylem yapıp insanları vahşice katlediyorlar.

Savaşı şehirlere taşıyıp, sokaklara mayın/Eyp döşeyip Fırat Simpillerin bedenini parçalıyorlar.

Halkın aracını gasbedip bomba yükleyip karakollara yönlendirip tehdit ile eylem yaptırıyorlar.

Yüzlerce öğrenci salonlarda kitap okurken kültür merkezlerini, kütüphaneleri ateşe veriyorlar.

Yollara mayın döşeyip, çöp kontenyırlarına EYP yerleştirip hedef gözetmeksizin katliam yapıyorlar.

Okulları, hastaneleri, kütüphaneleri, camileri, medreseleri, kuran kurslarını, ambulansları, itfaiyeleri yakıyorlar.

Hükümeti, metropolleri savaş alanına çevirmekle, halkı devleti hallettikten sonra sıra size gelecek diye ölümle tehdit ediyorlar.

İnsanların evlerine el koyup, evlerinden başka evlere kapı açarak mülkiyet hakkını gasbediyorlar, yatak odalarına girip namus mahremiyetini ayakaltına alıyorlar.

İnsanların evlerinden asker ve polislere roket atıp, o haneyi içindeki yaşlı ve bebeklerle beraber hedef yapıp kaçıyorlar, sivillerin ölümü üzerinden siyasi rant devşiriyorlar.

Sivil halkın şantiyelerini basıp araçlarını ve mallarını yakıyorlar, ekmeği peşindeki insanların yolunu kesip kamyonlarını yakıyorlar.

Yol kesiyorlar, haraç topluyorlar, fişleme yapıyorlar, iradelere ipotek koyuyorlar; Çıkıp silahın gücü olmasa Hdp %5 bile oy almaz diye itiraf ediyorlar. Bir de demokrasiden bahsediyorlar.

Kendilerinden olmayan herkesin, her siyasi partinin tüm mallarının ve mensuplarının mallarına, canlarına yönelik her türlü saldırı, yakma ve yıkma meşrudur diyorlar.

Köy basıyorlar, kadın çocuk demeden öldürüyorlar. Yetmiyor vahşice kundaktaki bebeği ateşe atıp yanmasını anne ve babasına izletiyorlar.

Barış diyorlar; savaşmak dışında bir şey yapmıyorlar.

Birlikte yaşam diyorlar; birliği sağlayan tüm değerlere saldırıyorlar.

Size insanlığı öğreteceğiz diyorlar; Türkiye’yi başımıza yıkmakla tehdit ediyorlar.

Demokrasi diyorlar; kendilerinden olmayan hiç kimseye yaşam hakkı vermiyorlar.

Eqoloji diyorlar; tabiat dengesini bozmak için her türlü yakma ve yıkım eylemini yapıyorlar.

Büyük İnsanlık diyorlar; İnsanlığı öldürüyorlar ve insanlığın tüm değerlerine saldırıp, içini boşaltıp anlamsızlaştırıyorlar.

Çocuklar ölmesin diyorlar; çocukları silahlandırıp dağa çıkarıyorlar, ellerine molotof verip ölüme gönderiyorlar, sokaklarına mayın koyup öldürüyorlar.

Bunların tümünü Barış isterken yapıyorlar; Peki ya savaş isteselerdi…?!

Bunları tek cümle ile tarif eden Kürtçe bir deyim vardır; ‘Bi gurre di kujin, bi şivanre di xwun u bi xweyire şin dikin’ (Kurtla beraber öldürüyorlar, çobanla birlikte oturup yiyorlar, sahibiyle beraber de yas tutuyorlar)

Ve şüphesiz sözün en sadık olanı alimlere, ariflere, tariflere, deyimlere, cümlelere ve fani insanların yazılarına gerek bırakmıyor:

Bakara suresi  11-12: ‘’Onlara yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, ‘Biz ancak ıslah (barış getiricileriz)  edicileriz’ derler. / Şunu bilin ki, onlar bozguncuların (fitne çıkaranların) ta kendileridir, lakin anlamazlar.’’

Selam ve dua ile…