İnsan duygularıyla vardır ve insan gibi insan olabilmenin ana şartlarından birisi de yürek taşımaktır. Sevgi, saygı, merhamet, şefkat, incelik, zarafet gibi insana çok yakışan ve gerekli vasıflar yürekten beslenir. Yürek katkısı olmadan insan teknik, mekanik ve duygusuz bir hale gelir. Bu hal hem birlikte yaşadıklarımıza hem de hayatın kendisine çok ağır gelir, taşınması çok zordur. Bu sebeple, yüreğine söz geçirebilmek, hayatın içinde çok önemli bir yer tutar.
En etkili sözü yürek söyler
Önce kendimize söz geçirmeliyiz çünkü en dirençli muhatap kendimiziz. Bir şeyi akıl ve mantık olarak kabul etmek yetmez, onu duygularımızın yani yüreğimizin de onaylaması gerekir. Duygunun eşlik etmediği iş, yol ve yolculuklar; yarım kalmaya mahkûm yolculuklardır. Oysa, yürek inandığında, bedene “Haydi bu taraftan” der, ilerletir. Yani, içimizin kani olmadığı şeyler bizi ilerletmez. Yüreğin iştiraki ise, her şeye heyecan ve neşe katar. Zorlukları daha kolay yenebileceğimize dair bir algı oluşmasına yardımcı olur. Bu inanç varsa, bizi kimse kolay kolay yolumuzndan döndüremez. Ne zamanki tutunduğumuz akıl dallarımıza gerekli yürek desteği kesintiye uğrar, işte o zaman yaptığımız işe ve işleyişe dair mazeretlerimiz de artar.
Ortaya iyi bir işin çıkması için, akıl ve yürek işbirliği şarttır
İnandığımız şeyin sesi gür çıkar ve etkileyici olur. Aklımızın olur demesine, yüreğin de onayı lâzımdır. Bunun için de “Niçin?” sorusunun anlamlı bir cevabı olmalı. Bir şeye yürekten inanırsak bu bizi adeta zırhlı gibi ilerletir ki bu güçlü bir duygudur. Oysa duygu desteği olmadan bir şeylere başlar ve ilerletirsek; ancak çıkarlarımız sebebiyle rol gereği inanmış gibi yaparız. Evet birileri buna inanabilir, bu mümkündür fakat içimiz inanmıyorsa bu sadece o role bürünmüşken yapılır sonra o kostüm atılır.
Hissedersem hissettirebilirim
İnsanın ilk muhatabı kendisidir. Ne düşünürsek, ne dersek ve ne yaparsak, hem bizden yansıyanı ifade eder hem de bizi etkileyeni. Kendi dilimizden ve kendi elimizden çıkanlar, içimizdeki ben’e mal olur, ona tesir eder. Yaptıklarımız, ister duygu iştiraki ile olsun, isterse olmasın, bizi eğer-büker ya da düzeltir-doğrultur. İnanarak yaptıklarımız bizi hem güçlü tutar hem de doğrultur. İnsanın kendisine saygısını ve güvenini artırır. Eğer bir şeyin yapılması gerektiğine inanıyorsak, bunun yapılmasının gerekliliğine dair güçlü bir duygu desteği şarttır. İnsan, teknik bir varlık değil, duygu taşıyan bir varlıktır. Duygular zayıfsa, itici güç te zayıf demektir.
İnandıklarımız bizi güçlü tutar
Hangi işi yaparsak yapalım, isteyerek yaptığımızda, o iş güzel ve düzgün olur. Gönlümüzün inanması demek, onun fethedilmesi demektir. İçten inanamadığımız bir şeye bizi kimse inandıramaz. Çünkü kalbin desteği, beden gücünden güçlüdür ve daha sürükleyicidir. Bu sebeple, konu ve eylem ne olursa olsun, gönlü fethedilmeyen kişi kazanılamamış demektir. Gönülsüz yapılan bir iş tat vermeyen bir iştir. Dualarımız, doğru işe gönül vermemiz, doğru insanlarla yürek bağı kurmamız ve doğru bir davaya sevdalanmamız için olsun.