İslam’da ölü bir bedene işkence ve hakaret etmek caiz değildir.
Dahası bir cenazeye işkence yapmak faşizmin geliştirdiği bir hastalık türüdür.
Nefsine boyun eğmiş ve ona kul olmuş zavallıların işidir bu eylem.
Ölmüş bir beden artık Allah’a aittir.
O beden artık ne bir Türk ne de Kürt’tür.
O günah ve sevaplarıyla Rabbine geri dönmüştür.
Ceza ve mükâfat artık ona aittir.
Hacı Birlik’in ölü bedenine yapılanlar kabul edilemez.
Ayıptır, günahtır, haramdır, zülümdür.
1920’de kurulan rejimin ve mahkemelerinin muhalifleri tedbiren idam edip yargılanmalarını “bilahare” diye kayıt altına aldığını biliriz.
İstiklal Mahkemeleri’ni, darağaçlarında sallandırılan yüzlerce, binlerce mazlumu da iyi tanırız.
Hatta o İstiklal Mahkemeleri’nin şapkaya muhalefet ettiği için İbrahim Hakkı Hazretleri’ni gıyabında idama mahkûm ettikten sonra, mahkeme tarafından köye gönderilen görevlilerinin “İbrahim Hakkı Efendi ruhunu sizden önce Rabbine teslim etti” cevabını yok sayarak, zatın kabrini açıp mezarlıktan kanuna muhalefetten o cesedi idam ettiklerini de biliriz.
Rejimin baştan ayağa zulüm üzerine inşa edildiğini de pekâlâ çok iyi biliriz.
Köy yakmalarını, adam kaçırmalarını da…
Asit kuyularını, beyaz Torosları, faili meçhulleri ve en vahşi işkenceleri de çok iyi biliriz.
AK Parti iktidarıyla beraber tüm bunların ortadan kalktığına da inanırız.
Ve yine biz biliriz ki bu “yeni devlet”, “Ey polisim, git ve Güneydoğu’da öldürdüğün teröristin cesedini bir de aracının arkasına boynuna ip bağlayarak şehrin sokaklarında sürükle, işkence et” demez.
Terör örgütü mensubu Hacı Birlik’i öldürdükten sonra cesedini polis arabasının arkasına bağlayıp sürüklemek, insanlığı sürüklemektir.
Adaleti sürüklemektir.
Vicdan ve merhameti sürüklemektir.
Devlet kendi adına işlenmiş bu suça en ağır cezayı acilen vermelidir.
Aksi devlet de suç işlemiş olur.
Bir başka suçlu da o resimleri fotoshoplayıp gerçeği gizlemeye kalkanlardır.
Halktan gerçeği gizlemeye kalkan ve o resmi değiştirenler hem halk nezdinde suçlulardır hem de hakkın, yani gerçeğin üstünü örtükleri için günahkârdırlar.
Dahası Doğu ve Güneydoğu’da bu polislerin kime hizmet ettikleri ve bu kirli eylemin arkasındaki asıl güçlerin mutlaka ortaya çıkarılması gerekir.
Dikkat ederseniz bu video AK Parti beyannamesinin açıklandığı gün sosyal medyaya düşmüştü.
Güneydoğu’da PKK’nın yanı sıra birilerinin de devlet adına ortalığı karıştırdığı aşikârdır.
Şırnak’ta, polise ait akrep tabir edilen aracın arkasında bir teröristin cesedini sürüklemek, “yeni devlet”e yakıştıracağımız bir tutum olamaz.
Biz AK Parti’yi Diyarbakır’da “Kürt’lerden, önceki iktidarların günahları sebebiyle, özür dilerken bulduk.
Bu ülkede Kürtler “Kürt’üm” dedi ilk kez AK Parti ile beraber.
Keza Aleviler ve diğerleri de…
Yaklaşan 1 Kasım seçimleri öncesi akılları askıya alan bir şeytan ittifakını da görerek, yaptıklarından harekete neler yapabileceğini de hesaba katarak olup bitenleri çok sağlıklı ve sağduyulu değerlendirmeliyiz.
Devlet kendi içinde kümelenmiş bu kirli ve zehirli zihniyetleri dışarı atmalıdır.
Hem de acilen…