Kuramları, paradigmaları ve tüm sosyolojik analizleri altüst eden Türkiye halkı pozitivist bilimin sosyal mühendislik çalışmalarına yüreğiyle karşı durdu. Sosyal bilimin tüm matematiği İbrahim’in imanıyla alt üst oldu. Dünya kurulalı beri geçerli olan bir hakikat yine tezahür etti. Yine “güçlü” olan kazanmadı. Yine “haklı” olan, Hakk’ın yanında olan kazandı. Oysa think tank çalışmalarında Türkiye’yi multidisipliner yaklaşımla masaya yatırmışlar, kırk beş sene öncesinden planı hazırlamışlardı. Aksiyon o zaman başlamıştı. Planın son perdesinde finale gitmemek için onlar açısından hiçbir engel yoktu. Çünkü kibir ve özgüven sarhoşluğunda rasyonel dünya, hakikat olasılığını tanımlayamıyordu bile. Bilgi çağında hakikatten yoksun kalmak… Ne acı! Onların kitaplarında Firavun’a karşı duran bir İbrahim yüreği var mıydı? Urfa’da zulme karşı duran, imanı bürünmüş bir ‘beden’… O beden ki; ateşleri gül bahçesine çeviren bir imanı taşıyordu. Son peygamber (sas) rehberliğinde bu toprağın insanı bu hikâyeleri dinlemeye devam ediyordu. İşte bütün mesele de bu!
ŞEHİT İBRAHİM ATEŞ
15 Temmuz’da hesaplanmayan tek unsur İbrahimlerdi.
O gece Ankara’da demirden ölüm makinalarının karşısına İbrahimlerden biri çıktı. İbrahim inancı, teslimiyeti ve tevekkülü ile “İbrahimi bir duruşun tam vaktidir” dedi. 30 yaşında İbrahim Ateş ‘direniş’ kararını camide namaz sonrası aldı. Evine gitti. İki yavrusu ve kıymetli eşini ile helalleşti. Şehit İbrahim o gece hakkı haykırdı, tankların üzerine çıkarak askerleri iknaya çalıştı ve adeta oradan oraya koşturarak şehadeti aradı. Sonunda bir şarapnel parçası şehadet şerbeti içmesine vesile oldu.
246 yiğit insanımız; kadınıyla, erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla, akademisyeni ve esnafıyla kanlarını bu topraklar için akıtmaktan çekinmedi. Varlıkları milletimiz için onur kaynağı olan şehitlerimiz her daim gönlümüzde ve dualarımızda, şehitlerimizin emanetleriyse devletimizin baş tacı olacak.
O gece ayağımızdaki prangaları söküp attık. Yüzyıllık uykudan uyandık. Gecenin zifiri karanlığında hürriyet güneşimiz doğdu. Çanakkale artık bize uzak değil! Daha iyi anlıyoruz Seyid Onbaşı’yı. Binlerce Nene Hatun’umuz varmış. 15’lilerimiz bir o kadar yürekliymiş.
Bir millet diriliyor ve medeniyete dair umudumuz artıyor. İbrahimlerimizin ruhu şad olsun.