Tarihi seçime, 3 gün kaldı.

HDP/PKK bir önceki seçimde aldığı oy oranını koruyabilmek için her yola başvuruyor.

Bu nedenle, 7 Haziran seçiminden önce Diyarbekir’de patlayan bomba marifetiyle barajı aşmayı garantilemiş olmanın ‘derin’ bilinciyle hareket ediyorlar.

Ankara’daki meşum bombalamanın arkasında da hiç şüphesiz ki, Diyarbekir’deki aktörler var.

Bu saldırılar, hangi marka ile yapılmış olursa olsun, sonuçta HDP/PKK’ya destek maksatlıydılar.

Birkaç gündür özellikle Diyarbekir’de IŞİD’e (yahut DAİŞ, her ne karın ağrısıysa artık) yönelik ciddi operasyonlar yapılıyor.

Elde edilen materyaller, aslında bu örgütün mental olarak da argüman olarak da PKK’nın “yan ürünü” olduğuna dair önemli bulgular içeriyor.

Sözgelimi, operasyon sonunda kontrol altına alınan (sözde) IŞİD evindeki duvar tahtasında şu ifadeler yazılı…

“Demokratik özerklik”, “Kavramlar ve kuram”, “Demokratik modernite”, “Paradigma” vesaire…

Doğrusu insanın; “Ne kadar da PKK’lı bir IŞİD” diyesi geliyor.

Aynı merkezden yönetilen bahse konu örgütlerin, Türkiye’yi, şu sıralar bolca propagandası yapılan “iç savaş” psikolojisine taşımak ve bir önceki seçimde olduğu gibi tekrar HDP/PKK’ya oy kazandırmak çabası içinde olduğu aşikar…

Bunun için her yola ve her yönteme başvuruyorlar.

Bir yandan Efendimize (s.a.v) hakaret eden afişlerle CHP’li ve sol yapılanmaların oylarını almaya yönelik atraksiyonlar, diğer yandan, Paralel çetenin yayın organlarıyla ve Türkiye’deki Şiilerin lideri Süleyman Özgündüz’le bir araya gelerek, sözde dindar (!) çevrelerle işbirliği, bu hususa dair verebileceğimiz ilginç örnekler…

Önceki seçimde desteklerini aldıkları kimi İslamcı (?) oluşumları ikna çabaları ise öteden beri bilinen bir şey zaten.

Türkiye bir yol ayrımında.

1 Kasım, bu yol ayrımını sarahatle belirleyecek bir sonuç üretir mi, bilinmez ama şu bir gerçek ki, Türkiye’ye diz çöktürmek isteyen güçler, ellerindeki bütün kozları masaya sürmüş durumdalar. Bu yüzden de tabii olarak denklemdeki tek etken faktör olan HDP/PKK’ya odaklanıp, gerekli manipülasyonu gerçekleştirmeye gayret ediyorlar.

Amaçlanan bu sonuç için ise HDP/PKK’ya önceki seçimde oy veren seçmenlerin kanaatlerinde bir değişikliğin olmaması gerekiyor.

Bu gerçekten hareketle iki şıklı şu tespiti yapabiliriz.

Birincisi, bahse konu güçler amaçlarına ulaşıp HDP’ye oy veren insanları önemli ölçüde yerlerinde tutarlar. Buna göre 2 Kasım, tek başına bir iktidarı zora sokar.

İkincisi, hiç beklenmedik bir şekilde önceki seçimde mezkur örgüte oy veren insanların, aldatıldıklarına kanaat getirerek, karar değiştirmeleri…

Bu da iki şekilde tezahür edebilir.

Ya doğrudan AK Parti’ye destek vererek ve ya özellikle bölgede sandığa gitmeyerek HDP/PKK’ya tavır alarak…

Örgütün şantaj ve tehditlerini dikkate aldığımızda ikinci ihtimalin daha ağır bastığını söyleyebiliriz.

Ama beklenmedik bir sonuçla da karşılaşabiliriz. Zira mevcut suskunluk, kötüye alamet olabileceği kadar iyiye de delalet ediyor olabilir.

Mevla’m görelim neyler…