Temsil, bizim dışa yansıyan, dışardan algılanan yönümüzle ilgili bir husustur.
Nasıl olduğumuz kadar, nasıl algılandığımız da önemlidir.
Hele hele söz konusu olan şey, inanç gibi çok önemli bir konu olduğunda, haddizatında önemli olanın önemi daha da artmaktadır.
Biz bizi biliriz; fakat bizi nasıl bildikleri hususu, kendimizi dışarı doğru sunup sunmadığımız konusu üzerinde hassasiyetle durulması gerekir.
Müslümanlar olarak genel bir temsil sorunumuzun olduğundan bahsedebiliriz.
Zira bize bakan bize özenmiyor, bize imrenmiyor, bizde bir farklılık görmüyor; aksine bakışını çeviriyorsa ortada ciddi sorun var demektir.
İslam’ın zihinlerde olumsuz algıya sahip olmasında Müslümanların İslam’ı temsiliyetteki sorunlarının yanı sıra, İslam’a ve Müslümanlara dönük imaj bozma çabalarının payı olduğunu da yabana atmamak lazım.
İnsanlığın felahı için tek çıkar yol olan İslam’ın algılarda terörle, şiddetle, baskıyla anılmasını ve böylece insanların ondan uzaklaşmasını sağlamak bu imaj bozmanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Fakat bütün bunlar temsiliyetteki sıkıntılarımızın dışarıdan kaynaklandığı, dış kaynaklı olduğu vehmine bizi kaptırmamalı ve çözümü dışarda aratmamalı.
Sorun bizde, İslam’ın güzelliklerini kendi hayatımıza ve toplumsal hayata doğru bir şekilde aktaramayışımızda. Bu sorunları aşmak ancak toplumsal şahitliğimizi sağlamakla mümkün olacaktır; sahip olduğumuz değerleri özümsemek ve toplumsal hayatta güzel örneklikler sunmakla sağlanacaktır.
Temsiliyetin önemi Müslümanlar’ın azınlıkta yaşadığı coğrafyalarda daha da artıyor. Farklı inanç gruplarından insanlarla birlikte yaşamda, bizi dışarı yansıtan en birincil faktörün inancımız olduğu ve bunun temsiliyet bakımından olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurduğu açıktır.
Kur’an’ın emirleri, Peygamber Efendimiz a.s.’ın örnekliği/yönlendirmeleri doğrultusunda, bireysel, ailevi ve toplumsal hayatımızı inşa ve imar etmek, İslam’ın vaaz ettiği güzellikleri ete kemiğe samimi bir şekilde büründürmek söz konusu toplumsal şahitlik için elzemdir. İslam’ın temsiliyeti; söylemden ve dilsel anlatımdan öte, hal, tavır ve davranışlarda yaşanması gereken bir husustur.
Avrupa’da yaşayan Müslümanlar, birlikte yaşadıkları, aynı toplumsal ortamda bulundukları farklı inanç mensupları ile olan ilişkilerinde olumlu bir şahitlik kazanması, vaaz edilenin samimi bir şekilde yaşanmasından geçmektedir.
İnsani ve ahlaki olanın ön plana çıkması, güzel olanın yaygınlaşması noktasında yarışma, önde olma, önderlik etmeden bahsediyoruz.
Unutmayalım; örnekliği olmayanın önderliği olamaz.
İyiliğin yaygınlaşması için ufak adımlar atmak, güzel olanın çoğalması için çaba sarfetmek gerekiyor.
Müslümanlar temsiliyet açısından kendisini tanıtan değil, tanımlanan bir durumda bugün. Oysa olması gereken kendisini tanıtan, kendisini tanıtmak için vesileler arayan, kendisini iyi temsil eden, kendisini iyi anlatan eylemler içerisinde olmaktır.
Bu anlatım özsel, öze yansımış olanın dışa eylem olarak, tavır ve duruş olarak yansıtan bir anlatımdır.
Hasene Derneği’nin bugünlerde yaptığı aksiyon bunları hatırlattı. Hasene, Avrupa’da Sıcak Yemek İkramı aksiyonu ile Avrupa sokaklarında soğuktan üşüyen evsizlere, onların ellerine ve yüreklerine sıcak bir çorba ikram etmesi Müslümanların temsiliyeti açısından önemli bir çalışma.
Hem nebevi düstur bize şunu telkin etmiyor mu: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”