Darbe girişiminin üzerinden zaman geçtikçe daha sağlıklı değerlendirmeler yapmaya başladık. Bu tartışma zeminin seviyeli bir şekilde devam etmesinde fayda var. Özellikle işin uzmanı ehil kişilerin bu tartışmalara katılmaları toplumun bilgilenmesi açısından elzem. Konunun tarihi, hukuki, siyasi, dini, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla değerlendirilmesi gelecekte benzeri vakaların yaşanmamasını sağlayacaktır. Bu kadar ciddi bir mesele, sadece bir magazin perspektifi ile şov malzemesi olmamalı.
Bu vesileyle toplum olarak ellerimizi başımızın arasına alıp derin derin düşünmeliyiz: Nerede hata yaptık ki bunlar başımıza geldi?
Hayatta olup bitenler bizim kendi elimizle yaptıklarımızın sonucudur. Özellikle hatalarımızı değerlendirirken başkaları üzerinden değerlendirmek hem çok kolay hem de kendi vicdanımızı rahatlatmak açısından çok ucuz bir yoldur. Genelde meselelerle yüzleşmekten korkar, başkaları üzerinden değerlendirerek kendimizin ne kadar haklı olduğunu düşünürüz.
Son yaşadıklarımız o kadar büyük sıkıntılara sebep verdi ki sadece tabiri caizse dedikodusunu yaparak işin içinden sıyrılamayız. Toplumun her kademesinde herkes kendini hizaya çekmeli. Zaten işin içinde olanlar adalet önünde hesap vermeye başladı. Bunun mutlaka kesintiye uğramadan olabildiğince titiz bir şekilde sürmesi lazım.
Bu şer cephesiyle irtibatı olmayanların oturup seyretmesi mi gerekiyor? Trafikte giderken hiç suçunuz yokken bir araç size çarparsa ilk anda şöyle düşünmemiz gerekmez mi? ‘’Ya Rabbi ben ne hata yaptım ki bu belayı bana gönderdin?’’ Şimdi bu soruyu toplum olarak kendimize sorup değerlendirme zamanıdır.
Bu ülkede yaşayan herkes bu yaşadıklarımızdan sorumludur. Bu tür büyük badirelerde ucuz yollardan bir tanesi de “Ben söylemiştim” diyerek temize çıkmaktır. Bunun istisnası: Olayları yakından yaşayıp felaketi görenlerin kendilerini ifade etmek için kapı kapı dolaşanlarından, onları dikkate almadığımız için özür dilemeliyiz. Belki zamanında bu adamları dinleseydik bu felaketi bu kadar büyük boyutlarda yaşamazdık.
Konuyu ideolojik cepheden değerlendirerek “Laikliğe sahip çıksaydık bunlar başımıza gelmezdi” diyenler var. Laikçilerin unuttuğu veya hatırlamak istemedikleri şey: Bütün bu hastalıklı yapının ortaya çıkmasının ana sebebi dayatmacı laiktir. İrtica geliyor diye yıllarca millete gavur eziyeti çektiren laikçi kafaların Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesindeki düşünen adam heykeli vaziyeti alıp uzun uzun düşünmelerini tavsiye ederim. Önerim heykelin pozisyonunu almaktır. Unutmayın heykel gibi durmak sonuç vermez. Heykelde olmayan akıl ve vicdanınızı çalıştırırsanız belki sonuç alırsınız.
Bir de çeşitli inanç, meşrep, meslek adına örgütlenen yapılar var. Bunların da kırk defa düşünmesi lazım. Önümüze bir muhasebe fırsatı çıktı. Görünüşte aynı yolları takip eden paralel çetenin geldiği noktayı dikkate alarak bütün faaliyetlerini kılı kırk yararak ele almalarında büyük fayda var. “Biz onlar gibi değiliz” ucuzculuğundan uzak durulmalıdırlar. Yoksa keler deliğinden defalarca ısırılırız. İnanç adına örgütlenmiş yapıların kesinlikle ticaretten, bürokrasiden, siyasetten uzak durmaları gerekir. Yoksa bir paralel çeteye dönüşmek an meselesidir.