12 EYLÜL 2014 CUMA

ER JANİBEK FESTİVALİ

Bu sene Kazak milli kahramanı Er Janibek’in (1714-1792) 300. doğum yıldönümü bu nedenle Ölgii’de onun  adına büyük bir festival organize edilmiş. Kazakistan medyası ve akademiden katılım var. Festivalde konferans, güreş, dombra ile aşık atışmaları, tarihi gösteriler, konserler, kartal yarışması, at yarışları gibi çok sayıda etkinlik yer alıyor.

Festival Er Janibek hakkında yapılan sempozyumla başladı. Çoğunluğu Kazakistan’dan olmak üzere çok sayıda konuşmacı davetli. Uzun konuşmalar oluyor ancak isimler, rakamlar ve bazı kelimeler dışında fazla bir şey anlamıyorum. Bir iki defa Esenjol’un çeviri yapmasını istiyorum. O da çok verimli olmuyor vazgeçiyorum. Toplantı bittikten sonra şehrin valisiyle   ( burada eyalet sistemi olduğu için seçilmiş eyalet başkanı) karşılaşıyorum. Hoş geldiniz dedikten sonra Kazakça bir şeyler söylüyor ama anlamıyorum. Arkamızda yürüyen Erke valinin memnuniyetini ifade ettiğini, görüşürüz dediğini anlattı.

Konferanstan sonra Er Janibek adına yapılan yol kenarlarına dikilen iki bayraklı anıtın açılışına gidiyoruz. Açılışta da konuşmalar oluyor. Sonra dombrasıyla bir ozan Er Janibek hakkında türkü okuyor.

DOMBRA İLE AŞIK ATIŞMASI

Açılış bitince istikametimizi tiyatroda  dombrayla yapılan ozan yarışmasına çeviriyoruz. Tiyatro dışarıdan çok iyi görünmese de sinema düzenli salonu oldukça büyük. Hatta aklımdan geçiriyorum, 35 bin nüfuslu bizim şehirlerimizde bu büyüklükte tiyatro salonu var mıdır? Yarışma için gelen çok sayıda kazak kayıt yaptırıyor. Aralarında bayanlarında olduğu yarışmacıların bazıları geleneksel kıyafetler giymiş. Yarışma iki güne yayılmış. Bugün elemeler yapılacak yarın finaller olacak. Ozanlar ikili olarak kura çekerek eşleşiyorlar. Atışmanın teması Er Janibek, her ozan sözlerinin arasında bu isme atıf yapıyor. Birkaç turlu uzun atışmalar oluyor. Ne söylediklerini çok fazla anlamasak da çok heyecanlı, coşkulu atışmalar oluyor. Salonda bulunan seyirciler de ozanlara destek veriyorlar. Yarın finali takip etmek üzere tiyatrodan ayrılıyoruz.

Niyetimiz bugün akşam güneşini Ölgii’nin üzerinden batırmak. Hovd Nehrinin kenarında bulunan kayalığa tırmanıyoruz. Hava serin ve rüzgâr esiyor. Çok tedbirli olduğumuz söylenemez. Kameramızı ve fotoğraf makinelerimizi ayarlayarak, çekimler yaparak güneşin batmasını bekliyoruz. Güneş ufka yanaştıkça Ölgii,Hovd, etrafta bulunan bozkır ve dağlar renk değiştiriyor. Bulutlar griden mora ve kırmızıya dönen renklerle Altay Sıra Dağları’nın eteğinde bu coğrafyaya yeni anlamlar katıyor. Güneş ufuktan batınca, Hovd Nehri’nde gökyüzünden yansıyan ışıkla farklı geometrik desenler ortaya çıkıyor. Güneş battıktan sonra şehrin ışıklarıyla bir güzel gece görüntü almak için bekliyoruz ancak şehir bize yetecek kadar aydınlanmıyor. Soğuk sonbahar akşamında bu günde vazifeyi bitirmenin mutluluğuyla şehre dönüyoruz.

13 EYLÜL 2104 CUMARTESİ

BAYAN ÖLGİİ

Bu gün şehrin meydanında festivalin açılış töreni olacak. Programda saat 10 olarak yazıyor, geç kalmayalım diye erkenden otelden ayrılıyoruz. Rehber arkadaşlar acele etmeyin mesafe yakın ve tören 10 da başlamaz diyorlar. Ama İstanbul alışkanlığı yetişemeyiz, trafik olur gibi endişeler içimize işlemiş, yola çıkıyoruz, birkaç dakika içinde meydana varıyoruz. Meydanda birkaç görevli dışında kimse yok. Demek ki biz yanlış anlamışız davetiyedeki saat 10’unu şöyle anlamamız gerekiyor: Program saat 10’dan itibaren başlar. Net saat program hazır olunca anlaşılır. Görevliler ortaya konmuş platformun etrafını süslüyorlar. Platformun arkasında elinde kılıç, atı üstünde genç bir adam çizimi var. Kafası hizasında bir kurt başı görünüyor. Bizde Türklüğün ana sembollerinden biri olan kurdu nihayet bir tasarımda gördük. Başka bir yerde sembol olduğuna dair bir işaret göremedik.

MECZUP HOCA

Yavaş yavaş insanlar gelmeye başlıyor. Erken gelenlerden biri de Ulan Batur’dan uçakla gelirken havaalanında karşılaştığımız Diyanet temsilcisi Azathan beg, milli kıyafetler içinde. ‘’Törende dua edeceğim o nedenle milli kıyafetleri giydim’’ diye açıklama yapıyor. Fakat dua sırasında daha farklı bir geleneksel kıyafet giydiğini gördüm. Diğer televizyon ekipleri de alana geliyor. Bizim 4k kameramız bayağı havalı görünüyor. Kazakistan’dan gelen yerel televizyon ekipleri bizimle tanışmak istiyorlar. Onlarla ayaküstü sohbet ediyoruz. İçlerinde iyi Türkiye Türkçesi konuşanlarda var. Türkiye’de eğitim almak oldukça revaçta. Bizim adımıza sevindirici bir durum. Bu sırada geçen Cuma namazı sırasında derin ahlar çeken meczupta yanımıza geliyor. Esenjol bu adamın daha önceleri imam olduğunu söylüyor. Bir imamın meczup olması beni hüzünlendiriyor. Cinlenmiş olabileceğini söylüyorum. Meczup meydanda sağa sola koşturuyor. Elinde bir geleneksel cübbe de dolaştırıyor. Yaklaşınca ben de halını hatırını soruyorum. Üç yıl Bolu’da eğitim aldığını ifade ediyor. Felak ve Nas sûrelerini okumasını söylüyorum. Beraber okuyoruz. Çok güzel tecvitli okuma yapıyor. Sonra yanımızdan ayrılarak tören platformunun üstüne çıkıyor ve esas duruş yapıyor. Durumu fark eden polisler meczubu kovalıyorlar… “Yarabbi verdiğin akıldan ayırma bu kardeşimize de yardım eyle, ona şifa ver”  diye dua ediyorum.

Az da olsa halktan insanlarda meydanda toplanmaya başladı. Resmi zevattan takım elbiseli şahıslarda çoğaldı. Bunlardan bir tanesi Moğolistan parlamentosunda milletvekili Kazak  Agipar Bakei. Parlamentoda iki kazak milletvekili var. Agipar Bakei anayasa komisyonu  ve Moğol-Türk Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı. Bakei bey röportaj talebimizi kabul ediyor. Festival hakkında ve Türk Moğolistan ilişkileri konusunda konuştu.

KÜÇÜK İLDE BÜYÜK GÖSTERİ

Nihayet tören, bir bay ve bayan sunucunun takdimiyle başlıyorlar. Önce protokolda bulunan zevat tek tek konuşuyor. Allah’tan konuşmalar kısa oluyor. Sonra gösterilere geçiliyor. Tiyatro oyuncuları tarihi kıyafetlerle bir kahramanlık gösterisi sahneliyorlar. Kıyafetler ve gösteri çok başarılı. Bu oyuncular tiyatroda görevli sanatçılar. Gösteriden sonra at sırtında ellerinde kılıçlar olan adamlar geçiyor. Daha sonra sahnede sanatçılar geleneksel kazak müziğinden örnekler veriyorlar. Törenden sonra yakında bulunan spor salonunda yapılan güreş müsabakalarını çekmeye gidiyoruz. Tiyatro salonu gibi spor salonun içi de çok güzel düzenlenmiş. Ortadaki müsabaka alanı 360 derece seyir terasıyla çevrili. Güreşler bütün hızıyla devam ediyor. Pehlivanlar çok çevik, güreş çok kısa sürüyor ve genellikle tuşla sonuçlanıyor. Az sayıda seyirci de güreşleri takip ediyor.

Spor salonun dışında tek odalı büfelere döviz bozdurmak isteyen insanlar girip çıkıyor. Bu büfelerde döviz bozdurmak daha avantajlıymış. Biz de öyle yapıyor bir miktar döviz bozduruyoruz. Moğolistan’ın para birimi Tögrök tıpkı bizim eski Türk Lirası konumunda bol sıfırlı. Sıfırları atarak mukayese ettiğinizde bizim paramızla eşit düzeyde sayılabilir.

Her zaman olduğu gibi yemek için Pamukkale Lokantasına gidiyoruz. Denizli’nin Acıpayam ilçesinden Abdullah bey lokantanın sahibi. Lezzetli yemekleriyle yabancılar içinde Ölgii’de tek adres Pamukkale. İşin başında Abdullah beyin kazak hanımı var. Personelde güler yüzlü… Fonda Türk müziği ekranda TRT Müzik kanalı… adeta Türkiye’nin bir şubesi. Yemeğe gittiğimizde Abdullah beyde bize katılıyor. İlkokula giden çocukları da genelde lokantada bir köşede ders çalışıyorlar. Lokantanın arka tarafında evleri var. Yani anlayacağınız evden işe işten eve gidiyorlar… Şehrin önde gelen yöneticileri de misafirlerini buraya getiriyorlar. Abdullah bey kültürlü birisi, hem Türkiye’yi yakından takip ediyor hem de Moğol ve buradaki Türk kültürü hakkında detaylı bilgilere sahip. Fotoğraf merakı nedeniyle Kamil’le fotoğraf makineleri üzerine uzun uzun muhabbet ediyorlar.  Yemekler et çeşitlerinden oluşuyor; Mercimek, erişte çorbası, tas kebabı, erişmeli kebap, Adana, pirzola, saç kavurma ve tabii ki yanında çay ve el yapımı Şırganak…

ŞUAYP İLE ERBOLAT’IN DOMBRA İLE DÜELLOSU

Yemekten sonra ozanların dombrayla yaptıkları final atışmasına  gidiyoruz. Yarışmaya Çin’de yaşayan Kazaklardan da katılım var. Hatta iki tanesi çok başarılı oluyor ve finale kalıyorlar. Bir de benim dikkatimi çeken Kazakistan’da Ahmet Yesevi Üniversitesi İletişim Fakültesi son sınıfta okuyan Ölgii’li Şuayp Sezgihan başarılı atışmalar yapıyor. Şuayp’la yarışan Çin’in Kuytun ilinden gelen Erbolat Sırnacı  tiyatronun girişinde bulunan büyük bir tablonun önünde konuşuyoruz. Şuayp Türk tarihinin kahramanlarıyla ilgili bir deyiş söylüyor. Şuayb’ın sözlerini bitirirken ay ay diye boğazından getirdiği name kuvvetli alkış alıyor. Ozan yarışmasının kesin sonucu akşam yapılacak gösteriden sonra belli olacak.  Ozanlar için hazırlanan sade başarılı dekor değişiyor ve yerine yine geleneksel renklerle donatılmış ve ortasında Er Janibek’in canlandırılmasının bulunduğu dekor geliyor.

Tiyatro salonu tamamen dolu. Törende sanatçılar birer şarkıyla sahne alıyorlar. Opera, folklor ve skeçler sunuluyor. Tempolu, başarılı ve dinamik bir gösteri oluyor. Bu küçük şehirde bu kadar başarılı organizasyonun yapılması beni şaşırtıyor. Törenin sonunda finale kalan ozanlar tekrar yarışıyorlar. Çin’den gelen ozan birinci oluyor.

Program bitince otele dönüyoruz. Otelin girişi araçlarla dolu ve kapıda çok sayıda kişi var. Burada gelen misafirler için yemek veriliyor. Biz odamıza çıkarken arkamızdan bir görevli bizi yemeğe davet ediyor. Yorgun olduğumuzu o yüzden katılamayacağımızı söylemeye çalışsak da ısrar ediyor.  Valinin davetlisi olduğumuzu söylüyor. Yemek salonuna iniyoruz. Salon dolu görevliler bizi 5’nolu masaya alıyorlar. Yarışmayı kazanan Çinli ozanlar ve jüri başkanı eski ozanda aynı masadalar. Eski ozan Ölgii’li Kazakistan vatandaşı imiş. Kazakistan’da çok meşhurmuş. Türkiye’ye de Türkçülük kurultaylarına gelmiş. Biraz Türkiye Türkçesi biliyor. Yarım yamalak sohbet ediyoruz.

Moğolistan Günlükleri: Bozkırın Çocukları-10