Abdülfettal El Sisi’nin Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a satmasını protesto için “Toprak namustur” sloganıyla düzenlenen gösterileri gazetemiz Diriliş Postası önceki gün “Mısır devrimi yeniden sokaklarda” manşetiyle haber yaptı.

Cuma günü başta Kahire olmak üzere Mısır’ın çeşitli kentlerinde sokağa çıkan halk devrimin ilk günlerini hatırlattı.

Arap Baharı’nın ünlü sloganı “Eş şaab yurid iskaten nizam” (Halk rejimi devirmek istiyor) sloganını yeniden duyduk.

Başkent Kahire’den ve diğer kentlerden yükselen sloganlar Mısır halkının askeri darbeye ve yaşanan onca şeye rağmen özgürlüğü ve onuru için mücadeleden vazgeçmeyeceğinin ilanıydı.

Suudi Arabistan’a verilen adalar nedeniyle devrimin ünlü sloganına “Hubz, hurriyye ve’l cuzuru’l Mısriyye” (Ekmek, özgürlük ve Mısır adaları) sloganı gibi yenileri eklendi.

Güvenlik güçleri gösterilere müdahale etse de korkulan olmadı.

Sicili bir hayli kirli olan Mısır güvenlik güçlerinin protesto gösterilerine müdahalesi beklenen sertlikte değildi.

Gözaltına alınanların büyük bir kısmı serbest bırakıldı.

Bu dikkat çekici durumla ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor.

Cuma günkü protesto gösterilerine katılanlar sadece Müslüman Kardeşler Cemaati üyeleri ve İslamcılar değildi.

Her görüşten ve her kesimden insanlar vardı.

Güvenlik güçlerinin bu nedenle gösterileri bastırmak için şiddete başvurmaktan kaçındığı ifade edildi.

El Mısriyyun Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cemal Sultan’a göre ise İtalyan öğrenci Giulio Regeni’nin vahşice işkence edilerek öldürülmesi olayı nedeniyle topun ağzında olan güvenlik güçleri üzerindeki psikolojik baskı nedeniyle müdahaleden korktu.

Güvenlik güçlerinin davranışını irdelediği yazısında bir başka noktaya daha dikkat çekiyor Mısırlı gazeteci.

Güvenlik güçleri içinde kimse olası bir sert müdahalenin, kan dökülmesinin sorumluluğunu üzerine almak ve faturasını ödemek istemiyor.

Çünkü sonunda beraat etse veya küçük bir cezayla kurtulsa dahi mahkemelerde sürünme tehlikesi var.

Yetkililer, gösterilerin şiddetle bastırılması yönünde bugün atacakları bir adımın sicillerine eksi olarak işlenmesinden ve mesleki geleceklerinin tehlikeye girmesinden korkuyorlar.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande dün Lübnan ziyaretini tamamlayarak Beyrut’tan Kahire’ye geçti.

Regeni olayı nedeniyle Avrupa’da Abdülfettah El Sisi’ye ve Mısır güvenlik güçlerinin ihlallerine epey tepki var.

Mısır güvenlik güçlerinin Hollande’ın ziyareti öncesinde kan dökerek ziyarete gölge düşürmekten ve Fransa Cumhurbaşkanı’nı zor duruma düşürmekten kaçındığı ifade ediliyor.

Hollande’ın ziyareti sırasında Fransa ve Mısır arasında bir dizi anlaşmaya imza atılacak.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın Kahire’deki görüşmelerde üç yıl önce Mısır’da işkenceyle öldürülen Eric Lang isimli Franmsız öğretmenin dosyasını açacağı ve katillerinin ortaya çıkarılarak yargılanmalarını isteyeceği söyleniyor.

Yani ikinci bir Regeni olayı gündemde.

İtanyan öğrencinin annesi oğluna yapılanları tasvir ederken “Ona sanki bir Mısırlı imiş gibi işkence yapmışlar” demişti.

Fransız öğretmenin annesi de oğlunun 13 Eylül 2013’te Kasr El Nil Polis Karakolu’nda gözaltındaki zanlılar tarafından değil bizzat polisler tarafından işkenceyle öldürüldüğüne inanıyor.

Hollande’ın gözü yaşlı anneye mi kulak vereceğini yoksa anlaşmaların hatırına olayın üstünü kapatmaya mı çalışacağını göreceğiz.