“Hepimizi öldürmeyi başaramamışlar. Büyük acılar çektik. Ancak onların yaptıkları düşünüldüğünde yine de onların çekmemizi istediği kadar acı çekmedik. İşgal altında olmayan topraklarda ne kadar insan yaşadığını hesapladığımda, iki milyon rakamına ulaştım. Bu önemli bir rakam. Bazen öyle görünmesine rağmen, her şeyi yerle bir etmeyi başaramadılar. Biliyorsunuz binlerce mermi patladı. Askerler, bir milyon merminin Saraybosna’ya düştüğünü söylüyorlar. Eğer bunun yarısı bile doğruysa bile, sayı çok fazla. Ancak, buna rağmen, bugün buradayız. Birlikteyiz.

Bir kaç gün önce, şehirde bir film festivali vardı. Saraybosna’yı, Avrupa’nın kültürel başkenti ilan etmek istediler. Yani, hayat, tüm Bosna’da devam ediyor. Hayatı bitirmeyi başaramadılar.”

Rahmetli Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, 9 Aralık 1993 tarihinde Saraybosna’da, subaylarına, ahlak yönetimi seminerinde bu cümlelerle hitap ediyor. Dikkatinizi çekerim, savaşın ortasındaki bir ülkeden bahsediyorum. Bosna’ya gidenleriniz, -hele bir de benim gibi savaş görmemiş olanlarınız- Saraybosna’nın, Mostar’ın sokaklarında gezerken, binaların cephelerindeki mermi izlerini görünce psikolojik olarak darmaduman olur. Üzerinden geçen yıllara rağmen bu acıları hissedersiniz.

Peki, Bilge Kral’ın konuşmasını önemli kılan nokta nedir? Aliya fiziksel savaş kadar psikolojik savaşın da önemini kavramış bir lider olarak yapıyor bu konuşmasını. Subaylarını motive edecek şeyin onları -tabiri caiz ise- gazlamakla değil, normal bir hayatın güzelliğini aktararak olacağının farkında.

Önceki akşam önüme düşen bir haber ile altüst oldum. Ülkenin İstanbul, Antalya ve Adana’dan sonra en başarılı festivali diyebileceğimiz Malatya Film Festivali iptal edilmişti. Valilik henüz resmi bir açıklama yapmasa da bunun muhtemel sebebi valilik bünyesinde yapılan FETÖ operasyonu. Malatya Vali Yardımcıları Ömer Dağdeviren ve Bülent Güven kısa bir süre önce görevden alınmıştı. Türkiye’nin bürokrasi kafası ile düşündüğümüzde “Memleketin başında bin bir türlü dert var. Bakın Suriye’de ve Güneydoğu’da askerlerimiz şehit oluyor. İçeride FETÖ ile mücadele ediyoruz. Şimdi bir de film fırıldak işleri ile zaman mı kaybedelim?” yaklaşımı ile karşılaşacağımıza adım gibi eminim.

Bu yaklaşım tam da FETÖ’nün, PKK’nın, DAEŞ’in istediği şey değil mi zaten? Kültür sanat sizin pencerenizden sadece bir eğlence aracı olarak görünebilir. Ama bu bizim işimiz! Nasıl siz önünüze gelen kağıtlara imza attığınızda işinizi yapmış oluyorsanız, biz de kafamızdakileri kağıda yazdığımızda işimizi yapmış oluyoruz. Film festivallerinde film izlerken ve o filmlere dair fikirlerimizi sayfalara dökerken ülkenin kültürel birikimine katkı sağlayacak “İŞ”imizi yapıyoruz.

Acaba devlet FETÖ’nün kültürel etkinliklerini yasaklamasaydı şu anda durum ne olurdu? Bugün hala Türkçe Olimpiyatları devam ederdi. Bugün hala film çekmeye devam ederlerdi. Bunu eğlenmek için değil, kültürün ve sanatın önemli bir silah olduğunu bildikleri için yaparlardı -ki, 17-25 Aralık sürecinin ardından Türkçe Olimpiyatlarını Türkiye’de yasaklanınca dünyanın çeşitli ülkelerinde yapmaya devam etmediler mi?

Önemli kararlar için imza yetkisi kendisinde olanların bu kararları alırken çok boyutlu düşünmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Malatya Film Festivali 2010 yılında yola çıkarken dönemin valisi Sayın Doç. Dr. Ulvi Saran nasıl bu festivale arka çıktıysa şimdiki vali Sayın Mustafa Toprak’ın da bu zor günlerde festivale arka çıkması gerektiğini düşünüyorum. Malatya 6 yıl önce bu ülkede sadece kayısı ile anılırken şimdilerde sanat ve sinema ile birlikte anılıyorsa bunu Malatya Film Festivali’ne borçlu olduklarını unutmasınlar.

Kültür ve sanat sadece İstanbul, Antalya, Adana için değil, bu ülkenin tüm illeri için önemli. 15 Temmuz’da yaşananların etkisini üzerimizden yıllarca atmamız mümkün olmayacak zaten. Ama bunu yaparken işe kültürel etkinlikleri iptal ederek başlamamak gerek.

“Bizi öldürmeyi başaramadınız!”, “Bu ülke her iliyle, ilçesiyle dimdik ayakta, hayat normal seyrinde devam ediyor” mesajını tüm dünyaya başka nasıl haykırabiliriz ki? Ekonomimizi çökertmek için yapılan her hamlenin sonunda daha güçlü bir ekonomiyle çıktığımız gibi psikolojik olarak bizi yıpratmaya çalışanların karşısında da bu şekilde durmamız gerekmiyor mu?

Başta Cumhurbaşkanımıza, sonra Kültür Bakanımız Sayın Nabi Avcı’ya ve Malatya Valisi’ne neredeyse tüm hazırlıkları zaten tamamlanmış bu festivali ayakta tutmaları çağrısını yapıyorum.