Körfez ülkeleri, diğer bazı Arap ve İslam ülkelerini de yanlarına alarak beklendiği gibi Husi darbesine dur demek üzere nihayet Yemen’e müdahale etti.

Onlarca savaş uçağıyla gerçekleştirilen ve “Asıfetu’l Hazm” (Kararlılık Fırtınası) adı verilen operasyona Körfez ülkelerinin yanında Ürdün, Sudan, Mısır, Fas ve Pakistan da destek veriyor.

Husilerin ilerleyişini durdurmayı hedef alan operasyon Arap sokağında memnuniyetle karşılandı.

İran’ın ve uzantılarının şımarık ve küstahça tavırları, İran destekli milislerin Irak’ta ve Suriye’de gerçekleştirdiği katliamlar Arap dünyasında uzun süredir öfke birikimine yol açmıştı.

Arap coğrafyasında dolaşarak medyaya verdiği pozlarla adeta Araplarla alay eden Kasım Süleymani’nin Yemen’den gelecek fotoğrafları bekleniyordu.

Operasyon işte böyle bir psikolojik ortamda gerçekleşti.

Bu nedenle tabandan destek oldukça yüksek.

Müslüman Kardeşler ile bağlantılı ve cemaate yakın isimlerin operasyonu onaylayan açıklamalarına ek olarak, Şeyh Yusuf El Karadavi’nin sağ kolu ve Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali El Karadaği de “darbeciler” ve “bağiler” olarak nitelendirdiği Husileri hedef alan askeri operasyonu desteklediklerini ilan etti.

Twitter hesabında Husilerin silah kullanmaktan başka bir seçenek bırakmadıklarını yazan El Karadaği, Husilerden darbeden vazgeçerek şartsız diyalog yolunu benimsemelerini talep ettiklerini fakat Husilerin darbede ısrar ettiklerini söyledi.

Ülkenin meşru cumhurbaşkanı Abdurabbo Mansur Hadi’nin çağrısı üzerine gerçekleşmesi de operasyona hukuki açıdan meşruiyet kazandırıyor.

Husiler, İran’la son dönemde iyice yakınlaşan Amerika’nın yeşil ışığıyla ve Ali Abdullah Salih’in desteğiyle kısa sürede Aden kapılarına dayanınca Körfez ülkeleri açısından müdahale kaçınılmaz oldu.

Husi darbesine ve Ali Abdullah Salih’in kirli oyunlarına daha fazla seyirci kalınması Yemen’de El Kaide’nin güçlenmesine ve hatta IŞİD benzeri bir yapının ortaya çıkmasına yol açabilirdi.

Daha önce de dikkat çektiğim gibi Ali Abdullah Salih’in desteği olmasa Husilerin bu kadar hızlı ilerlemesi mümkün değildi.

Yemen’in devrik liderine bağlı askerler ve subaylar, kentleri birer birer Husilere teslim ettiler.

Bu nedenle Körfez ülkelerinin Husilerle birlikte Hadi’ye karşı savaşan Ali Abdullah Salih’e de net bir mesaj vermeleri gerekiyordu.

O mesaj operasyonla birlikte geldi.

Körfez ülkelerinin kararlı tavrı ve müdahalesi karşısında Ali Abdullah Salih Husileri terkedebilir.

Fakat asıl merak edilen İran’ın tepkisinin nasıl olacağı.

Operasyona derhal son verilmesini isteyen Tahran’ın ne yapacağı gelişmelerin seyrini belirleyecek.

Bu kadar geniş bir koalisyon şüphesiz sadece Husileri hedef almıyor.

İran’a da gözdağı veriyor.

Suriye’de ve Irak’ta kan kaybetmekte olan İran’ın Yemen’de doğrudan savaşa girmesi ihtimali düşük.

Ahvaz’ın da bugünlerde hareketlendiğini gözardı etmemek gerekiyor.

Operasyondan kısa süre önce Yemen’deki tarafların Doha’da diyalog masasına oturacakları ve anlaşma sağlanması halinde imzaların Riyad’da atılacağı açıklanmıştı.

Şu anda diyalog rafa kaldırılmış olsa da Husilerin “burnu sürtüldükten sonra” o masanın yeniden kurulması ve Hadi’nin – Körfez’in de desteğiyle – masaya eli daha güçlenmiş olarak oturması bekleniyor.

Türkiye, “seçimle işbaşına gelmiş meşru Cumhurbaşkanı Hadi’nin talebi üzerine” Körfez ülkelerinin başlattığı operasyona desteğini açıkladı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamadaki son cümle şöyle:

“Huti hareketini ve dış destekçilerini Yemen’de ve bölgede barış ve güvenliği tehdit eden davranışlarından vazgeçmeye çağırıyoruz.”

“Dış destekçileri” ifadesiyle İran’ın kastedildiğine şüphe yok.

Yani Ankara hem operasyona desteğini ilan etti hem de Tahran’ı Yemen’de ve diğer başka ülkelerde “barış ve güvenliği tehdit eden davranışlarından” vazgeçmesi için uyardı.

Türkiye’nin operasyona desteği doğru ve “Yeni Türkiye”nin ilkeleriyle bağdaşan bir tavır.

Yemen’de gerçekleşen, seçilmiş meşru cumhurbaşkanına ve devrime karşı yapılmış darbeydi.

Türkiye, Mursi’yi deviren darbeye karşı çıktığı gibi Hadi’ye karşı yapılan darbeye de karşı çıktı.

Mısır’da yanlış yapan ve darbeye destek veren ülkelerin Yemen’de doğru pozisyon almaları doğru yönde atılan adımlara karşı çıkmayı gerektirmez.