15 Mart 2011’den bu yana devam eden Suriye iç savaşı…

Arap baharıyla birlikte halkın Esed diktatörlüğüne karşı kitlesel halk eylemleri ile başladı. Rejimin protesto eylemlerini silah kullanarak bastırma teşebbüsüyle bir iç savaşa dönüştü.

Başlarda savaşın tarafları sadece Esed rejimi ve halktı. Ya da biz öyle zannettik. Daha sonra uluslar arası terör siyasetinin baronları, onların örgütleri, onların silah tüccarları devreye girdi ve savaş 3.dünya savaşının bir provasına dönüştü. Tabiri caizse şuan Suriye’de Suriyeliler dışında herkes savaşıyor ama yıkılan Şam diyarı ve ölenler sadece mazlum halk oluyor.

Dünya egemenleri, Suriye topraklarını bir laboratuar olarak kullanıyor. Bu laboratuarda; silah denemesi yapıyor, güç gösterisi yapıyor, silah ticareti yapıyor ve daha kötüsü halkı kobay olarak kullanarak çıkacak bir dünya savaşının provasını yapıyor. Yapılan acımasız ve bedeli halk tarafından ağır ödenen deneyler sonunda ortaya çıkan/çıkacak olan güç dengeleri üzerinden bölgeyi ve Dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışıyor.

İŞİD/DAEŞ isimli paravan terör örgütü bu kirli savaşın oyun kurucusu. Kime sorsanız İŞİD’i vurmaya gelmiş ama sahada kime baksanız İŞİD’e dokunmuyor. Petrol kuyuları İŞİD denilen paravan örgütün elinde; petrolünü sözde savaştığı Esed üzerinden, sözde kendisini vurmaya gelen batılı ülkelere satıyor. Suriye’nin en güvenli bölgesi İŞİD’in elinde olan topraklar. Çünkü İŞİD’in elinde olan topraklara ne hava saldırısı ne de kara operasyonu yapan tek güç yok.

Savaşın sahada hala da iki tarafı var. Rusya, Hizbullah, PKK ve İran; uçağı, füzesi, tankı, topu, tüfeği ve askeriyle Esed safında savaşıyor. ABD ve İngilizler adına sahada oyun kurucu olan İŞİD bunlardan hangisine lazım olursa, hangisinin meşruiyeti bir şekilde tartışma konusu olursa hemen devreye giriyor ve bir çatışma tiyatrosu ile dengeyi yeniden sağlıyor.

Adını koyacak olursak: Rusya, İran, PKK/PYD, Hizbullah, Esed bu savaşta halka karşı tek blok olarak zalimce saldırıyor, ABD ve AB de bu zalimlere paravan örgütü İŞİD üzerinden Bel’am’lık yapıyor. Kısaca savaşın bir tarafında Dünya bir tarafında mazlum Suriye halkı var.

Suriye laboratuarında savaş deneyleri/tiyatroları İŞİD oyun kuruculuğunda tıkır tıkır işlerken, Türkiye’nin ‘İŞİD’e karşı savaşıyoruz’ yalanıyla muhalefetin elinde olan Azez’e saldıran PKK/PYD’ye topçu ateşi ile direk müdahalesi ve gerekirse kara harekatı iradesini ortaya koyması savaş tiyatrosunun çarkını bozdu. Taraflar bu defa da yola bir müddet ‘Barış Tiyatrosu’ ile devam etme kararı aldı.

Ateşkes görüşmeleri ve anlaşması da zaten aslında savaşın sahibinin kim olduğunu net olarak ortaya koydu. Evet 2011 yılından bu yana herkesin bir şekilde kendi savaşı gördüğü ve müdahil olduğu savaşın gerçek sahipleri olan ABD ve Rusya ‘Ateşkeste anlaştı’… Bunun bir ateşkes olmadığı yeni bir savaş oyunu olduğu zaten anlaşma maddelerinde açık ve net olarak gözükmektedir.

BUNUN ADI  ATEŞKES DEĞİL

Ateşkes anlaşmasında ‘İŞİD ve El-Nusra’yı vurma’ kapsam dışında tutulmuş…

Savaşın seyri ve tarafların bu güne kadar öne sürdükleri gerekçelere bakıldığında bu maddenin neden anlaşmaya konulduğu açıktır. Şimdiye kadar ‘Ben Suriye Muhalefeti ile savaşmaya geldim’ diyen kimse yok zaten. Kim bu savaşa müdahil olmak istiyorsa ve sahada kim nereye saldırmak istiyorsa ‘İŞİD’i veya El-Nusra’yı vuruyorum’ diyor.

Esed, İran, Rusya, Hizbullah, PKK/PYD ve ABD yine aynı yalan ile ‘İŞİD’i vuruyorum veya El-Nusra’yı vuruyorum’ diyerek muhalefeti yani halkı vurmaya devam edecek. Yine her gece Rusya İdlib’i Türkmendağı’nı bombalamaya devam edecek, Rusya yine Türkmenlere giden yardım konvoylarını vurmaya devam edecek. Yine PKK/PYD istediği kişiyi İŞİD’çi ilan ederek öldürmeye ve İŞİD bahanesiyle halka saldırmaya devam edecek.

Onlar vurmaya devam edecek ancak, bu ateşkes anlaşması uyarınca; Türkiye PKK/PYD’yi vuramayacak, Suriye muhalefeti, Esed rejim güçlerini, Rusya’yı ve İran’ı vuramayacak.

Bunun adı ateşkes değil, bunun adı: ‘Taşları bağlayıp, köpekleri salmaktır’

Adamın biri bir köye gider, ahaliden birine misafir olur. Yemek yenirken ev sahibi gaz kaçırır, hedefi şaşırtmak için evin gelininin dizine vurup ‘çok ayıp’ der. Bir süre sonra aynı durum misafirin de başına gelir, o da; gelinin dizine vurup ‘çok ayıp’ der. Bunun üzerine ev sahibi sorar ‘Hadi bu benim gelinim ben ona vurdum da sana ne oluyor?’  misafir der ki ‘Beyim ben de bunu köyünüzün adetidir sandım’ der…

Suriye’de durum tam da budur; İŞİD evin gelinidir (İŞİD masumdur anlamında demiyorum. İŞİD vahşi bir terör örgütüdür) ve kim ne yaparsa yapsın bunu geline mal etmek de bu savaşın adetlerindendir.

Madem öyledir, ben de derim ki; Türkiye Devleti de, Türkmenler de, Suriye muhalefeti de ‘Evin Gelini’ni(!) vurmaya devam etsin. Kimi vurması gerekiyorsa adını ‘Evin Gelini yani İŞİD’ koysun ve vursun…

Selam ve dua ile…