Son zamanlarda hep rakamlarla konuşan insanlar dikkatimi çekiyor. Şu kadar sayıda, büyüklükte, dünya çapında, lider vs. ifadeleri duyunca aklıma birçok soru üşüşüyor. Acaba gerçekten yapılan işin önemine vurgu mu yapılıyor yoksa sayılara güvenilerek bir propaganda tekniğiyle mi karşı karşıyayız? Hani istatistik için galatı meşhur olarak söylenir ya “sayılara yalan söylettirme sanatı ya da sayılara takla attırma sanatı” diye. Bu açıklamalar büyüklüğü küçümsemek anlamına gelmemeli elbette kemiyette önemlidir ancak sürekli kemiyete atıf yapılan yerde bir keyfiyet sorunu vardır diye hatırlatmak istiyorum. Kemiyet şekil şartlarına uymaktır oysa keyfiyet muhtevaya yönelik yapılan işin kalitesini ifade eder.

Bilginin saniyelerle dünyada dolaşıma girdiği bir çağda, bilgi paylaşmak üzere geniş kitleleri bir araya toplamak ne kadar gerekli diye düşünüyorum. İşin ehli uzmanların bir araya geldiği ve sonuçların iletişim vasıtalarıyla paylaşıldığı bir akış daha doğru olmaz mı? Âlim ile talep edenin yüz yüze gelmesinin önemi elbette küçümsenemez. Ancak âlim gerçekten âlim olsa da geniş kitlerin olduğu yerde herkes talebe midir? Dinleyenlerin çoğaldığı yerde gelenlerin maksatlarında farklılaşmalar olacaktır.  Büyük tanıtımlarla bir araya getirilen insanların konunun derinlemesine işlendiği toplantıları takip etmediklerine şahit oluyoruz. Bu durumda yeniden bir durum değerlendirmesi yapmak gerekir. Bilgiyi hangi formatta, nasıl daha iyi sunalım ki faydalı olsun, meraklısına daha kolay ulaşsın.

Hacmin, sayıların çokluğu zaman içinde kaliteyi beraberinde getirir mi? Eskiden Japon malları için ‘’tapon malı’’ ifadesi kullanılırdı. Yani Japonların ürettikleri malların kalitesizliğine vurgu yapılırdı ancak onlar ısrarla üretmeye devem ettiler ve sonunda kaliteyi yakaladılar. Artık kimse Japon mallarının kalitesizliğinden söz etmiyor. Nitekim Çin ürünleri içinde ‘’çakma’’ ifadesi kalitesizlik mottosu olarak kullanılıyor. Ancak Çin malları dünyayı kasıp kavuruyor. Onlarda ısrarla üretmeye devam ediyorlar. Yavaş yavaş Çin mallarının kalitesiz olduğuna dair söylemler ortadan kalkıyor. Çinlilerin de hem kaliteli hem kalitesiz ürünleri var tarzında söylemler dolaşıyor. Demek ki bir kısım eksikliklerde olsa bir konuda ısrarlı süreklilik sonuçta başarıya götürebiliyor. Kötü ve eksik başlangıçtan sonuç çıkarmak uzun zaman alacaktır. O nedenle tecrübeler önümüzde duran altın fırsatlardır.

Keyfiyetin mümkün olduğunca daha geniş kitlelere yayılması toplumun gelişmesi açısından önemlidir. Bilginin, malın dar çerçevede belirli bir azınlık arasında dönmesi toplumda huzursuzluklara, gerilimlere, patlamalara sebep olacaktır. Ürünler gibi bilginin de tekelleşmemesi lazım. Bilgi paylaşıldıkça çoğalan ve bereketlenen bir özellik taşımaktadır.

İslam ümmetinin çağımızda yaşadığı sıkıntıların başında keyfiyet meselesi gelmektedir. Yoksa 2 milyar Müslümanın düştüğü sefaleti başka türlü nasıl izah edeceğiz. Mallar, bilgiler, yönetimler dar çerçevede aynı insanların etrafında dönüyor. Paylaşılmayan bilginin, malın, yönetimin faturası yoksulluk, savaş, kargaşa olarak karşımıza çıkıyor. Bilginin kibri, malın hırsı, yönetimin adaletsizliği yaşadığımız sevimsiz görüntüyü ortaya çıkarıyor.

Ümmetin durumunu ifade eden Peygamber (sav)  hadisi şerifiyle bitirelim. İnşallah ibret alanlardan oluruz.

“Obur insanların sofraya üşüşmesi gibi, milletlerin de sizin üzerinize üşüşmesi yakındır.

Birisi sordu: Bizim azlığımız yüzünden mi?

Aslında o gün pek çok olacaksınız, ama sel süprüntüsü gibi çerçöp olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın sinesinden sizin korkunuzu çıkaracak ve sizin kalbinize ‘vehn’ atacak.

Birisi ‘Yâ Resulallah, vehn nedir?’ diye sordu.

Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmamak.”

Ebû Dâvud, Melâhim: 5