Suriye’deki devrim, içte ve dışta çok ilginç yansımalara vesile oluyor.
Meselenin merkezinde ister istemez Türkiye var.
Bu gerçek hem dış dünyada hem de Türkiye dâhilinde, neredeyse tartışmasız kabul görmüş durumda.
Rusya, Amerika, İsrail ve diğer tüm Batılı ülkelerin kabul ettiği bu fiilî durumun tek istisnası var.
İran…
Suriye, stratejik açıdan İran için çok ama çok önemliydi.
Suriye’nin Türkiye ile geliştirdiği hayli müspet ilişkileri baltalayacak, Esed’i kendi halkını katletmeye sevk edecek denli önemliydi.
Şu bir gerçek ki Suriye’deki hadiselerin arka planındaki gerçek aktör İran’dır.
İran, şahsiyet olmayı bir türlü beceremeyen Esed’i bir kukla gibi oynattı ve biteviye kendi emellerine alet etti.
13 yıl süren bu kukla oyunu nihayet bitti ve İran, öyle ya da böyle yüzleşmesi mukadder gerçekle 2024’ün son ayında baş başa kaldı.
Devrimin ilk şokunu atlattıktan sonra da yapabileceği tek şeye sarılmakta da gecikmedi…
Suriye’de kalan Şii milis kırıntıları ile Esed’in insan kasapları olarak nitelendirilen canavar şebbihalarını sahaya sürmek son çaresiydi ve bildiğiniz üzere bu fitne operasyonuna tevessül etmekten geri durmadı.
İran dinî lideri Hamaney, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak bahsi edilen cellatları Suriye’yi karıştırmakla görevlendirdi.
Emri alan bölücü unsurlar sağa sola saldırarak işe başladı lakin beklemedikleri bir engelle karşılaştılar.
Bu engel, devrimin temiz gerçekleşmesi için bütün gücünü harcayan devrimci güçler değildi kesinlikle.
Tıpkı 15 Temmuz’daki gibi halk direndi bu ahlaksızlığa.
Üstelik Lazkiye’deki Nusayriler bir bildiri yayınlayarak karşı çıktı ülkenin karıştırılması çabasına.
Bu beklenmedik direniş tüm hesapları bozdu ve insan kasabı cellatların gerçek yüzü ortaya çıktı.
İran, şimdiye kadar sakladığı bu gerçek yüzüyle Suriye’de fitne peşinde koşmakla kalmadı; ayrıca gelişmelerin yegâne sorumlusu addettiği Türkiye’yi ve Erdoğan’ı hedef alarak saldırdı.
Sadece resmî açıklamalar vesilesiyle değil, sosyal medyadaki resmî hesaplar üzerinden de iğrençliğe varacak denli tezyifatta bulundu.
Yalanların, iftiraların, montajların yanında, yıllar önce başka yerlerde çekilen görüntülerin sanki yeniymiş gibi yansıtılması, bahsini ettiğimiz fitne operasyonunun kötücül örnekleriydi.
Dış dünyaya kıyasla içteki Türkiye aleyhtarı propagandalar, doğrusunu isterseniz daha kompleks ve daha zavallıca idi.
Başını Kemalistlerin ve solcuların çektiği iktidar karşıtı muhalefet, bu kez en büyük desteği CHP’den aldı.
Beşşar Esed’in yılmaz savunucusu gibi davranan CHP ve muhalifler, bir milyon insanı katleden ve Sednaya’da insanlık tarihine geçecek denli zulüm ve işkencelerin asli faili olan Esed’i arkalamaktan imtina etmediler.
İnanılır gibi değildi ama resmen ve alenen, bu canavarı destekliyorlardı.
Sanki Suriye’de yenilen ve düşen Esed değil de işbu muhalifler ve CHP idi…
Özgür Özel bu yenilmişliği hazmedemedi ve Hamaney benzeri bir açıklama yapma gereği duydu.
Kin ve öfke basiretini tam bağlamış olacak ki tarihe geçecek şu cümleyi kurdu:
“Bir milyon kişi meydana iner ve rejim değişir”
Özel’in, artık savcıları ilgilendiren bu kalkışma çağrısı tüm vahametiyle arzıendam ederken kimsenin pek de dikkat etmediği başka bir gerçek çıktı su yüzüne.
Neydi o? Şu; Türkiye’de, milletin egemenliğini esas alan ‘Cumhuriyet rejimi’ caridir.
Özgür Özel, ‘rejim değişir’ derken aslında CHP’nin gizli ajandasını da faş ediyordu farkında olmadan.
Bugüne kadar yaptıkları tüm yanlışlıkları ve kötülükleri ‘cumhuriyet’ olgusunun arkasına saklanarak gerçekleştiren bu zihniyetin müntesipleri, aslında totaliter bir rejim heveslisi ve sevdalısı olduklarını gösteriverdiler bu bir anlık gaflet sebebiyle…
Gerçek şu ki CHP’nin tarihi, millî egemenliğin değil; ‘tek parti diktatörlüğünün’ tarihidir aynı zamanda.
İşte Özgür Özel, zihinlerinin arka planında hâlâ capcanlı duran bu özlemi dışa vurdu istemeyerek de olsa…
Evet, fitne olgusu çok boyutlu ve bugünlerde dışarıda İran/Hamaney, içeride CHP/Özgür Özel suretinde temessül ediyor.
Kuşkusuz ki bunlar tarihî gelişmeler…
Taşlar yerli yerine oturduğunda, mezkûr kesimin/insanların bu cinayetleri bütün çarpıcılığıyla görülecektir.