Kimi insanlar kendilerine uzatılan zokayı yutmak için ağızlarını açmış bekliyorlar.

Ülkemizde bir kesim var, yeter ki karşıt oldukları taraf aleyhine bir haber görsünler, hemen inanıyorlar.

Keşke sadece inansalar.

Haberin doğruluğunu teyit etme derdine düşmeden, o yalan haberlerin altına inanılmaz nefret söylemleriyle yorum yapıyorlar.

İftira niteliği taşıyan habere inanmak, iftira atmakla eş değerdedir deseniz de bu, kimsenin umurunda olmuyor.

Bir örnek:

Suriye’de Esed döneminde evini terk eden bir aile Esed devrildikten sonra evine dönüyor. Kapıyı çalıyor; evini işgal eden, hanesine tecavüz eden aileye “Ben geldim, çık evimden.” diyor.

Eve çöken aile “çaresiz” bir şekilde evi boşaltıyor.

Olayı videoya çeken, bu görüntüleri paylaşıyor.

Görüntüler birilerinin el çabukluğuyla kırpılıyor.

Videonun tamamı değil, evin boşaltıldığı an gösteriliyor.

Ülkemizde “beyni olmasa da yaşayacak olan” sözüm ona deve dişi gibi gazeteci kılıklı yalancılar sazı ellerine alıp; “Alevileri evlerinden kovuyorlar.” diyerek paylaşımlar yapıyor.

Buna inanan milyonlar da söz konusu yalan haberin altında tepişiyor.

Haber yalanlanıyor ama haberin aslını kimse görmüyor.

Mezhep kavgası çıkarmak için kollarını sıvayan düşmanların ekmeğine yağ sürülüyor.

Mahallede iki aile kavga etse kavgayla zerre kadar ilgisi olmayan komşunun en az camı kırılır.

Bu gerçeklik gün gibi ortada dururken kavgayı çıkarmak isteyenler kendilerine hiçbir şey olmayacağını zannedip ateşe körükle gidiyorlar.

Ülkemizde, sadece ülkemizde değil yanı başımızda, ülkemiz öncülüğünde ve himayesinde şekillenen topraklarda da fitne ateşi yakılırsa bundan etkilenmeyecek hiç kimse yoktur.

Etrafımız fitne fücur kaynıyor. Suriye’deki gelişmeleri hazmedemeyen her ülke içimize fitne ateşini salmak için gayret gösteriyor.

Zamanında Müslümanları Sednaya Hapishanesi’ne dolduran, onları orada diri diri yakan zalim rejime gıkını çıkarmayan hatta içten içe bu zulme sevinen aşağılık mahluklar şimdi yalanlarla Suriye’yi karıştırmaya çalışıyorlar.

Oyuna gelecek miyiz yoksa oyunlarını bozacak mıyız?

Bakın, devlet eski devlet değil.

Devlete parmak sallama devri bitti.

İnsanları sokağa çağıranlar rezil oluyorlar.

Devletin de iki tane eli var. Biri pamuktan eldivenli, ipekten, yumuşak; diğeri taştan daha sert…

Bir yüzü Yavuz bu devletin, diğer yüzü Yunus.

Neci olursan ol; bilinçli ol, agâh ol.

Senin için hazırlanan kayığa binme.

O kayığın seni hangi karanlık sulara götüreceği belli değil.

Karşındaki insana her türlü hakareti yapıyor, onları geri zekâlı diye yaftalıyorsun amma…

Kendin de gün geliyor İngiliz’in, İran’ın, İsrail’in, Amerika’nın kayığına biniyorsun.

Aynaya bakınca ne görüyorsun bilmem ama buradan bakınca kayığa binmeye hazır “kullanışlı bir aparat” gibi bir davranış sergiliyorsun.