Bu hafta size biraz gecikmeli de olsa Türkiye’nin ara buluculuğunda imzalanan bir anlaşmadan bahsetmek istiyorum. Aslında bu konuyu anlaşmanın imzalandığı ve dünyaya duyurulduğu 12 Aralık’ta, sıcağı sıcağına aktarmayı düşünmüştüm ama malumunuz Suriye’de yaşanan gelişmeler nedeniyle biraz ötelemek durumunda kaldık.

Köşemizi takip edenler, daha önce de Türkiye ile Somali arasındaki “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşmasını” ve bu anlaşmaya istinaden Oruç Reis sismik arama gemimizin Somali deniz yetki alanlarında arama faaliyetlerine başladığını yazdığımızı hatırlayacaktır.

Konuyla ilgili ilk yazımızda, Türkiye ile Somali arasında 8 Şubat 2024 tarihinde imzalanan anlaşmanın gerekçesinden bahsederken; Somali’nin, 1991’deki iç savaştan istifade ederek bağımsızlığını ilan eden Somaliland’ın bağımsızlık ilanını tanımadığını ancak komşu Etiyopya’nın Somaliland ile 1 Ocak 2024 tarihinde, Cibuti’de konuşlu bulunan donanması için bir liman tahsis edilmesi karşılığında, Somaliland’ın bağımsızlığını tanımayı içeren bir protokol imzalaması üzerine, bu süreci tersine çevirmek maksadıyla Türkiye ile bahse konu anlaşmayı imzaladığından bahsetmiştik.

Zira Türkiye’nin Etiyopya ile de çok yakın ilişkileri mevcut olup özellikle Başbakan Abiy Ahmed’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile özel bir dostluğu bulunmaktaydı. Dolayısıyla Somali ile Etiyopya arasındaki sorunları çözümleyecek yegâne aktör olarak Türkiye öne çıkmaktaydı.

Kaldı ki Türkiye son dönemde dünyanın muhtelif bölgelerinde anlaşmazlıkların ve çatışmaların çözümlenmesi için olağanüstü bir çaba ortaya koymakta ve bu hâliyle yükselen bir ara bulucu profili sergilemekteydi.

Bu kapsamda özellikle son dönemde; Ukrayna-Rusya ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşların bitirilmesi ve İsrail’in Gazze ile başlayıp Lübnan, Suriye, İran ve Yemen’e yayılan saldırılarının sonlandırılması için yürütülen mekik diplomasisinde olduğu gibi; Cezayir ile Fas arasındaki Batı Sahra meselesi, Etiyopya-Sudan ve Mısır arasındaki su meselesi ile Katar’ın diğer Körfez ülkeleriyle yaşadığı sorunların çözümlenmesinde; Afganistan, Suriye ve  Libya’daki iç savaşın sonlandırılması konusunda gösterilen çabalar, Türkiye’yi dünya genelinde aranılan bir ara bulucu hâline getirmiştir.

Afrika kıtası da Türkiye’nin yakın ilgi alanına girdiğinden, buradaki anlaşmazlıkların çözümlenmesi, Afrika’ya huzur ve istikrarın yerleşmesi Türkiye’nin en önemli hedeflerinden biri hâline gelmiştir. Özellikle son dönemde ABD ve Fransa gibi bir zamanlar kıta genelinde etkili emperyal devletlerin bölgeden çıkmak zorunda kaldıkları Afrika’ya özel bir önem atfeden Türkiye, muhataplarıyla daha dengeli ilişkiler kurmakta ve tüm tarafların da kazanacağı iş birlikleri önermektedir. Bu sayede de bölge ülkeleri tarafından “sömürgeci” olarak değil, “dost ve kardeş bir ülke” olarak görülmektedir. 

Aslında 12 Aralık 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gayretleriyle, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed arasında varılan mutabakatın ve açıklanan Ankara Deklarasyonu’nun temeli de buraya dayanmaktadır.

Zira Türkiye’nin hem Somali hem de Etiyopya ile çok iyi ilişkileri mevcut olup iki kardeş ülkenin savaşa kadar gidebilecek bir gerginlik yaşamaları, Türkiye’nin hiç arzu etmeyeceği bir durumdur.

Dolayısıyla Türkiye, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi gayretleri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarıyla bu konunun üzerine gidip iki ülke arasındaki sorunların halledilmesi için yoğun bir mekik diplomasisi yürütmüştür.

Hatta bu kapsamda geçtiğimiz temmuz ve ağustos aylarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katılımıyla, taraflar arasında müzakereler yapılmış ancak herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır.

Fakat bölgedeki yeni gelişmeler, Somali ile Etiyopya arasındaki sorunları çözmeyi Türkiye için zaruri hâle getirmiştir.

Zira geçtiğimiz yılın başında Etiyopya ile bir anlaşma imzalayan Somaliland’ın uluslararası tanınırlık adına ABD ve İsrail ile de bir anlaşma yapmak için göz kırptığı şeklinde haberler gelmeye başlamıştır.

İsrail’in bu hamlesinin arkasında ise 7 Ekim’den sonra başlayan süreçte Yemen’in defakto yöneticileri olan Husilerin, Gazze’ye destek vermek amacıyla İsrail’e füze saldırıları düzenlemeleri ve Kızıldeniz’den İsrail’e gidecek gemilere izin vermemeleri olduğu tahmin edilmektedir.

Zira Husilerin gerçekleştirdikleri füze saldırılarını önlemek ve ticari gemilerin Kızıldeniz geçişlerini tekrar mümkün kılmak için, Bab-ül Mendeb’in hemen karşısında bulunan Somaliland’da bir üssünün olması, İsrail’e önemli bir stratejik üstünlük sağlayacaktır. Bu sayede tıpkı Lübnan ve Suriye’ye yaptıkları gibi Yemen’i de havadan vurarak Husileri caydırmayı, mümkünse ortadan kaldırmayı planlamaktadırlar.

İsrail’in bunun için Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden Somaliland’a bazı teklifleri ilettiği ve artık bu ilişkinin resmîleşmesi için Trump’ın koltuğa oturmasını beklediği ileri sürülmektedir.

Bununla yetinmeyen İsrail’in, bir taraftan da Trump’ın muhtemel kabinesindeki bazı isimlerin Somaliland ile görüşmesini sağlayarak İsrail’e de Kızıldeniz kıyısında bir üs verilmesi hâlinde Somaliland’ın ABD tarafından resmî olarak tanınacağı ve askerî-ekonomik yardımlar yapılarak saldırılara karşı korunacağı şeklinde sözler verildiğine dair duyumlar alınmaktadır.

Somaliland’ın bu şekilde Somali’den koparılmasının ise Puntland ve Jubaland gibi bağımsızlık talebinde bulunan diğer bölgelerin de iştahını kabartacağı ve bunun da Somali’nin tamamen parçalanmasına gidecek bir süreci başlatabileceği değerlendirilmektedir.

Somali’nin komşusu olan Kenya ve Etiyopya’nın da geleneksel olarak ABD ve İsrail ile yakın ilişkiler içerisinde olması sebebiyle, bu iki komşunun da ABD’nin arkasına takılarak Somaliland’ı tanıması hâlinde, zaten iç bütünlüğünü sağlama mücadelesinde olan Somali için yeniden Etiyopya ile savaşma ihtimali ortaya çıkacaktır.

İşte bu nedenle, Somali ve Etiyopya arasında imzalanan Ankara Deklarasyonu, Somali için olduğu kadar Türkiye için de hayati niteliktedir.

Çünkü Türkiye de Somali’nin güvenliği ve ekonomik olarak gelişmesi için büyük yatırımlar yapmıştır. Türkiye, bir taraftan 2017 yılında başkent Mogadişu’da faaliyete geçen TÜRKSOM üssünde Somali askerlerini eğitirken diğer taraftan da Somali’nin deniz yetki alanlarında petrol ve doğal gaz arama işlemlerini başlatmıştır. Yakın zaman içerisinde de ürettiği yüksek irtifa füzelerini test etmek ve uzay çalışmalarında kullanılmak üzere Somali’ye bir uzay üssü kurmayı planlamaktadır.

Dolayısıyla Türkiye’nin Somali’nin tekrar istikrarsızlaşmasına ve hatta parçalanmasına göz yumma lüksü bulunmamaktadır.  

Peki, bu anlaşmanın içeriğinde neler bulunmaktadır?

Aslında Ankara Deklarasyonu bir niyet beyanı niteliğindedir. Zira iki ülke lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahitliğinde el sıkışarak birbirlerinin egemenliklerine saygı duyacaklarını beyan etmişler ve nihai anlaşmanın da Şubat 2025’te başlayacak müzakereler ile dört aylık bir süre içerisinde yapılması konusunda mutabık kalmışlardır.

Anlaşmayla taraflar, "ihtilaflı meselelerde görüş ayrılıklarını terk etmek, ortak refaha doğru iş birliğinde kararlılıkla ilerlemek" ve "Etiyopya'nın Somali Federal Cumhuriyeti'nin egemenliğinde güvenilir ve sürdürülebilir şekilde denize ulaşmasını garantileyecek" ikili ticari anlaşmalar yapmaya çalışmak konusunda anlaşmışlardır. Bu kapsamda iki ülke, aralarındaki anlaşmazlıkları "diyalog yoluyla ve gerekirse de Türkiye'nin desteğiyle" çözümlenmesi hususunda fikir birliğine varmışlardır.

Karşılıklı açıklamalardan ve iyi niyet beyanlarından anladığımız kadarıyla, Somali Etiyopya’ya denize ulaşması ve donanmasını konuşlandırması için uygun bir üs tahsis edecek ve bunun karşılığında da Etiyopya, Somaliland ile herhangi bir ilişki içerisine girmeyecek, üçüncü ülkelerin Somaliland’ın tanınmasına yönelik çağrılarına da karşılık vermeyecektir.

Yani buradan kastedilen, ABD’nin Somaliland’ı tanıma sürecini başlatması hâlinde Etiyopya’nın bu kervana katılmayacağını garanti etmesidir.

Dolayısıyla Şubat 2025’te başlayacak müzakerelerin -gerekirse yine Türkiye’nin ara buluculuğunda- Haziran 2025 içerisinde kapsamlı bir anlaşmayla neticelenmesi ve bunun da dünyaya duyurulması beklenmektedir.

Somali ile Etiyopya arasında imzalanacak böyle bir anlaşma Somaliland’ın umutlarını azaltacağı gibi ABD ve İsrail ekseninin, bölgeyi istikrarsızlaştırma girişimlerinin de karşılık bulmasını engelleyecektir.

Hasılı, Türkiye artık Afrika’da da sorunların çözümlenmesi ve çatışmaların bitirilmesi için başvurulan, adil bir ara bulucu olarak görülmekte ve bu özelliği ile bölgede “barışın yeni mimarı” olarak gösterilmektedir. 

Haydar Oruç

30 Aralık 2024, Gölcük