Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ülkeyi başkanlık sistemi varmış gibi yönetme, tek adam olma ve tüm yetkileri elinde toplama hevesine daha önceki yazılarımda değinmiş ve yaklaşık bir ay önce “Tunus demokrasisi tehlikede” demiştim.
Polisler dâhil ülkede silah taşıyan her görevlinin kendisine bağlı olduğunu öne süren ve emniyet teşkilatının İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğu gerçeğini görmezden gelen Kays Said’in darbe planladığına dair iddialar artık daha somut hale geldi.
Middle East Eye (MEE) sitesi, Kays Said’in planladığı darbeyle ilgili “çok gizli” bir belgeye ulaştığını ve planın ayrıntılarını yazdı.
Tunus’taki demokrasi yanlıları tarafından sızdırıldığı tahmin edilen belgeye göre darbe şöyle gerçekleşecekti:
Kays Said, koronavirüs salgınıyla ve ülkedeki ekonomik durumla ilgili acil toplantı talebiyle Başbakan Hişam el-Meşişi ile Parlamento Başkanı Raşid el-Gannuşi’yi Kartaca Sarayı’na davet edecek ve her ikisini orada gözaltında tutarak tüm yetkileri eline aldığını ilan edecekti.
Önceki gün Arap sokağının gündemine bomba gibi düşen bu iddiayla ilgili “Kays Said’in böyle bir şey yapması mümkün değil” diyenlerin sayısı oldukça az.
MEE sitesinin yayınladığı belgeyle ilgili yapılan yorumların çoğu iddianın gerçek olduğu ve Tunus Cumhurbaşkanı’nın darbe girişiminde bulunabileceği yönünde.
Kays Said’in bugüne kadar yaptıkları ve söyledikleri de bu kanaati güçlendiriyor.
Ayrıca Tunus Cumhurbaşkanı’nı böyle bir girişime içeriden ve dışarıdan teşvik edenlerin olduğunu da eklemek gerek.
Darbe planıyla ilgili belgenin basına sızmasının ardından en çok sorulardan biri şu:
Planı deşifre olan Kays Said aklını başına alır ve Tunus’u felakete sürükleyecek adımlar atmaktan vazgeçer mi?
Gözlemleyebildiğim kadarıyla, Tunus Cumhurbaşkanı’nın kendisini darbe hazırlığına sürükleyen heveslerinden kurtulabilmesi ve sorumlulukla hareket etmesi pek kolay değil.
Devrik rejim kalıntılarının ve Arap Baharı devrimlerini yaşamış ülkelerden birinde dahi demokrasinin kökleşmesini istemeyen diktatörlerin de kışkırtmalarını sürdürecekleri kesin.
Planın biri deşifre olup suya düşse bile o andan itibaren bir başkası için çalışmaya başlayacakları söylenebilir.
Dolayısıyla Tunus demokrasisi için tehlike henüz geçmiş değil.
Kays Said, “ İsrail’le ilişkileri normalleşme vatana ihanettir” türünden açıklamalarla oy toplayarak ve ikinci turda demokrasi yanlılarının desteğini alarak seçimi kazandı.
Fakat koltuğa oturduktan sonra Arap Baharı karşıtlarıyla; Mısır cuntasıyla ve İsrail’le normalleşmenin öncüsü Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) yakınlaşmaya başladı.
Belki de en başından onlara yakındı fakat seçim döneminde gerçek yüzünü gizlemeyi başardı.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne açtığı savaş sırasında, işgalciler Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlerken ve Filistinlilerin evlerini başlarına yıkarken ağzını dahi açmadı.
Görünen o ki, darbe planı yapmakla meşgulmüş.
Tunuslu milletvekillerinden bazıları MEE’nin yayınladığı belgenin ciddiye alınmasını ve soruşturulmasını istiyor.
Ne olursa olsun, Tunus’taki Arap Baharı yanlıları - şayet devrimin kazanımlarını korumak istiyorlarsa - Kays Said’in olası çılgınlıklarına karşı mutlaka ciddi önlemler almak zorundalar.