2006 yılından bu yana ülkemizde faaliyet gösteren Katılım Bankalarının asıl işlevlerinin Allah ın emir ve yasaklarına uygun finansal işlemler yapmak olduğunu bilmeyen yoktur.

Katılım Bankalarımız üstlendikleri bu kutlu görev vesilesiyle İslami Finans Enstrümanlarını (İFE) kullanarak müşterilerine hizmet vermektedirler.

Özellikle ülkemizde de son dönemde işletmelerin genelinin girmiş olduğu faiz sarmalından kurtulmanın da en önemli yolunun bu enstrümanları kullanarak ticari faaliyet sürdürmesi olduğu oldukça bariz bir gerçeklik olarak karşımızda dağ gibi durmaktadır.

Ayrıca dünya da ülkelerin ekonomik büyümelerinin durduğu ve 2019 yılında gelişmekte olan ülkelerin 2 trilyon dolardan fazla dış borç ödeyecekleri bir ortamda bu araçları kullanan işletme sayısının hızla artması kanımca bir zorunluluktur. Çünkü faize ödenecek bir bedel ortaya koymanın götürüsü her geçen gün artmaktadır.

Son dönemlerdeki kar marjlarının ve maliyet yükselişlerinin karşısında bir de finansal maliyet yüksekliği işin içerisine girdiği zaman ürün veya hizmet üreten şirketlerin hareket alanları ciddi anlamda daralmaktadır. Bu daralmadan kurtulabilmenin yegâne yolu ise her anlamdaki maliyetleri olabildiğince düşürmektir.

Bu noktada dört ana başlık altında sınıflandırdığımız İFE’larını iyi anlamak ve tamamının kullanımını işletmelerin hizmetine sunmak gerekmektedir.

İFE’larının başında Katılım Endeksi yer almaktadır. Katılım Endeksi Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır: BİST te işlem gören ve Katılım Bankacılığı prensiplerine uygun hisse senetlerinden oluşan bir borsa endeksidir.

İşletmelerimiz bu endekste yer alan hisse senetlerinden oluşan bir yatırım portföyü oluşturarak hem İslami kurallara uygun bir gelir kalemi elde etmiş hem de edindikleri karı sermayelerini güçlendirecek bir konumda kullanmış olurlar.

İkinci olarak ise murabaha gelmektedir. Murabaha ise Katılım Bankalarının peşin aldıkları malın üzerine kar ekleyerek vadeli satma işlemine verilen isimdir.

Şirketler büyüme ve rahat rekabet edebilme yolunda bu aracı kullanarak yollarına devam edebilirler. Burada ödemeler daha uzun vadelere yayıldığı için sermaye kullanımlarından ciddi oranlarda pozitif etki ortaya konularak güçlü bir sermaye yapısı oluşturabilmek mümkündür.

Üçüncü araç ise sukuktur. Sukuk un tanımını ise yine Katılım Bankaları şu şekilde yapmaktadırlar; ticari bir varlığın menkul kıymetleştirilerek sertifikalar aracılığıyla satımıdır. Bu sertifikalardan alanlar söz konusu varlığa ellerindeki sertifikalar oranında ortak olurlar. Dolayısıyla söz konusu varlığın geliri de onlara ait olur. En basit şekliyle böyle izah edebileceğimiz sukuk işlemlerinin farklı sözleşmeler (ortaklık, kira, murabaha, selem, istisna) için farklı usullerle kullanılabileceğini de ifade etmeliyiz. Uygulamada en fazla icare sukukuyla karşılaşılmaktadır.

Bu araçla işletmelerimiz ellerinde yatırım yapmak için kullanacakları tutarları kullanarak iyi bir gelir kalemi ortaya koyarak yollarına daha güçlü bir şekilde devam edebilirler.

Son olarak ise şirketlerin kullanabileceği İFE’ı olarak tekafülü söyleyebiliyoruz. Tekafül ise İslami sigortacılık sisteminin diğer adıdır. Yardımlaşma, dayanışma, bağış ve ortaklık esasına dayanır. Ödenen primler sigorta şirketinin değil katılımcılarındır. Bu primlerle katılımcılara sigorta tazminatı ödenir. Ayrıca bu fonlar faizsiz yatırım alanlarında değerlendirilerek katılımcılar adına kâr sağlanır.

Tekafül aracını kullanarak işletmeler hem güvenli bir sigorta işlemini ortaya koyarlar hem de katılımcıların primleri İslami finansal araçlarda kullanılarak orada da bir güç meydana getirirler.

Ortak noktası faizin olmadığı bir ekonomik yapı olan İFE larını kullanan da kullandıran da her anlamda kazançlı çıkmaktadır.