Girişim ve girişimcilik, ekonomik yapılardaki en önemli kavramlar arasında yer almayı sürdürüyor.

Özellikle son yüzyılda bu iki kavram devamlı surette önümüze çıkmakta ve bu kavramların içini doğru dolduran ülkelerin ekonomileri büyümeye devam etmektedir.

Doğru doldurmaktan kastım şudur; girişim hikâyesini gerçekleştirecek olan girişimciye yerinde ve zamanında ihtiyacı olan desteği sunmak.

Destek olduğu ve sürdüğü müddetçe girişim hikâyeleri yazılmaya devam eder ama destek sekteye uğradığı ilk andan itibaren girişim hikâyeleri de sekteye uğramaya başlar.

Son dönemde dünyanın birçok ülkesinde girişime olan iştah maalesef düşme eğilimi göstermektedir.

Bunun birçok sebebi bulunmaktadır; bu sebepleri sıralamak her ülkeye göre değişkenlik göstereceği için bu köşede uzunca yer alabilir.

Bugün burada, ülkemizdeki girişim iştahımızın durumuna şöyle bir bakıp bu iştahın kabartılabilmesi için yapabileceğimiz şeylerden bahsetmek istiyorum.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre son üç yıl içerisinde yeni kurulan şirket sayısı yüzde 18 seviyelerinde düşüş eğilimi gösterirken kapanan şirket sayısındaki artış ise yüzde 36 seviyelerinde gerçekleşmiştir.

2022 yılından bugüne kadar geçen süre içerisinde 80 binin üzerinde şirket kapatılmıştır.

Sadece geçtiğimiz yıl 30 binin üzerinde şirket kapanmıştır.

Öyle ki bu yıl, eğer şartlar böyle devam ederse şirket kapanma sayısı 2024 yılından daha fazla olacaktır.

Çünkü her geçen gün piyasa şartları ağırlaşmakta, talep düşmekte ve finansman sorunları daha da artmaktadır.

Bu sorunlara önlem alınmadığı takdirde ibre yukarı yönlü yol almaya devam edecektir.

Son dönemde baş gösteren en büyük sorun hem yurt içi talebin hem de yurt dışı talebin gözle görülür şekilde düşmesidir.

Özellikle ihracat yapan şirketlerimiz rakipleriyle rekabet edemeyecek düzeye geldikleri için yurt dışına satacakları ürünlerin fiyatlandırmalarında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmakta; kısacası fiyat tutturamamaktadırlar.

Bu durumun onlarca sebebi bulunmakta ama göze çarpan en büyük sebep işçilik ve enerji maliyetlerindeki artışlardır.

İşçilik maliyetleri arttıkça bunun ürüne yansımasını göz önüne aldığımızda, aynı şekilde enerji maliyetlerindeki artışları da göz önünde bulundurduğumuzda hareket alanının ne kadar daraldığının farkına varılacaktır.

Bunun yanında finansmana erişim sorunu da faiz oranlarındaki yükseklikten ötürü şirketlerin girişim iştahını en dip seviyelere çeken bir başka etken olarak karşımızda durmaktadır.

Bu faiz oranlarıyla iş dünyasının girişim iştahı her geçen gün düşer, aynı zamanda da kapanan şirket sayısı her daim yükselir.

Genel giderlerin yükseldiği bir ortamda şirketlerin diğer sebeplerle birlikte girişime karşı olan yaklaşımları devamlı surette en dip seviyelerde kalmayı sürdürecektir.

Bu kısır döngüden hızlıca uzaklaşılmazsa kapanan şirket sayısı artmaya devam edecektir.

Daha önceki haftalarda da belirttiğim gibi; asgari ücrete yüzde 30 zam geldiği için her ürüne direkt yüzde 30 zammın yapıldığı bir ortamda şirketlerin kapanmaktan başka çareleri de kalmayacaktır.

Herkes kendini piyasa şartlarında bir müşteri gibi görürse ve davranış sistemini buna göre geliştirirse sorunlar kendiliğinden çözülmeye başlayacaktır.