Çok anlayışsız bir millet oluyoruz gittikçe vesselam!..
Kıl, tüy demeden herkesin sözünü ciddiye alır olduk. Kıla, tüye kıl ve tüy olmalarının ötesinde anlam yükleyip aşırı önem verir olduk.
Hâlbuki Mevlana ne demişti bir hatırlayalım:
“Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de adama bakarım adam mı diye?” Mevlana, bu sözüyle suskunluğun asalet olduğunu; laf, laf değilse ya da lafı söyleyen adam, adam değilse susmak gerektiğini öğütlüyor bize.
Ancak biz biraz fazla duygusal takılıyoruz sanki… Sevdiğimiz saydığımız insanlara birileri saldırdığında, hakaret ettiğinde “Bu lafı söyleyenin kalibresi nedir, gâvur parasıyla kaç kuruş eder bu lafın sahibi?” demeden savunmaya geçip en üst perdeden tepkimizi gösteriyoruz.
Kendilerini komedyen ve tiyatrocu olarak lanse eden ama bizim gözümüzde soytarıdan öte bir değeri olmayan kişiler, bir TV programında Cumhurbaşkanımıza karşı aşağıdaki sözleri kullanmıştı:
“…Her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir ama bize yazık olur, biz harap oluruz.”
Bu sözlerin sahibi ve yancısı, millet tarafından aşırı tepki gördü; cumhuriyet savcıları tarafından da ifadeye çağrıldılar pazartesi günü…
Biri, savcılık ifadesinde tiyatrocu olduğunu, sözlerinin mizahi bir eleştiri olduğunu belirterek “Kimseye hakaret etme kastım yoktur. Cumhurbaşkanına da asla hakaret kastım yoktu. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.” demiş.
Diğeri de ifadesinde “Bizim ülkemizde faşist bir rejim var, bizim liderlerimizde faşist tarzında bir konuşmam olmamıştır. Bu tür bir imada da bulunmadım. Benim Cumhurbaşkanına hakaret kastım yoktur. Yine Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı bir isyanda da bulunmadım. Halkı kin ve düşmanlığa karşı tahrik etmedim. Suç ve suçluyu da övmedim. Üzerime atılı tüm bu suçları kesinlikle reddediyorum.” demiş.
Yine her ikisi de “Sözlerimiz mizah ve eleştiri kapsamındaydı, ifadelerimiz çarpıtıldı. Suçlamaları kabul etmiyoruz.” demişler.
Yani Cumhurbaşkanımıza hakaret edip ölümle tehdit edenler, mahkemede çark edip yanlış anlaşıldıklarını, mizahi bir eleştiri yaptıklarını söylemişler.
Biz yıllardır diyoruz, komedi anlayışları bu kadar, zekâları bundan daha kaliteli bir şeyler çıkaramıyor ortaya da biz söyleyince itiraz ediyorlardı, şimdi kendileri itiraf etmiş oldular.
Şimdi bu ikiliye bir özür borcumuz var. Adamları yanlış anlıyoruz, mizah yönümüz gelişmediği için mizahi yeteneklerini kavrayamıyoruz ve üstün zekâ gerektiren esprilerini içselleştirmekten çok uzağız. Adamlar, yıllarca iktidara gelemedikleri için “Dünya biz Kemalist laiklere “dar be” diyor, biz “darbe” anlıyoruz.
İnsan, sözünün eri olmayınca, söylediklerinin arkasında duracak kadar yiğit olmayınca ar sızlar, hayâ sızlar!..
“Adamlık bizde kalsın, Allah sizi bildiği gibi yapsın!..” dersin; bu defa da “Biz kazandık, ne kadar zekiyiz!…” der arsızlar, hayâsızlar!..
Millet olarak mizah, espri yeteneğimizi geliştirip komedi anlayışımızı gözden geçirmemiz lazım… Yoksa bu ikiliden ve avanelerinden çok özür dilemek zorunda kalırız!..