Kimsenin kimseyi dinlemediği ya da dinlemeye vakti olmadığı bir zamanda yaşıyoruz. Bunca teknik, bunca teknoloji bizi pek çok şeye yaklaştırdı doğru ama insandan da uzaklaştırdı.
Kimsenin kimseyi dinlemeye vakti yok; şöyle bir durup dinlenmeye, dinlenip de anlamaya ve anlaşılmaya vakti yok. Oysa herkes anlaşılamıyor olmaktan şikâyetçi. Ne yaman çelişki bu! Kimse kimseyi anlamak istemiyor ama herkesin derdi anlaşılmak.
Birini özleyenler, seslerini telefondan duyuyor özlediği insanların; görmek isteyenler de görüntülü arıyor. Eskiden en azından insanın elinden çıkan, onun izini taşıyan mektuplar vardı; şimdi o da yok. Aslında olmayan, dijital mesajlarla geçiyor her şey.
Bence ‘yalan dünya’ tabiri, tam da bizim yaşadığımız bu çağ için geçerli. Bizim ki her manasıyla yalan bir dünya.
…
Peki ama bu durum nereye kadar gidecek, ne olacak ve ne bulacağız bunun sonunda? Kimsenin bilemeyeceği gibi ben de bilemiyorum bunu elbette. Ama insansız ve insafsız bir dünyada yaşayacak olmaktan ve ardımızda bıraktıklarımızın bu dünyanın mahkûmu olmalarından çok korkuyorum.
…
Mesela yapay zekâ meselesi çok ürkütücü geliyor bana. İnsanı yok eden, yok sayan ve yok olmasını isteyen bir şey. Ve garip olanı şu ki, bu da insan eliyle oluyor. Herhangi birinin yüzünü bir başka bedene taşıyarak yayılan videoları hepimiz görüyoruz, herhangi birinin sesini kullanarak her şeyi söyletebildiklerine şahit oluyoruz.
En son izlediğim bir görüntü ise beni dehşete düşürdü. Yapay zekâ ile yapılan bir program. Programın konuğu yapay zekâlı bir android robot. Sunucunun sorusuna “İnsan olmak istemem çünkü insanlar zavallı” diye cevap veriyor. Ve cevaplarının tamamını, o an orada sorulan sorular üzerine, her nasıl oluyorsa kendi düşündüğü ve kendi kurduğu cümlelerle veriyor.
…
Bunun sonunun ne olacağını bilmiyorum. Ama şaşırtıcı derecede esir alınmış hissediyorum kendimi. Ve garip olan şu ki bu esaretten kurtulmak için son kerte ve son vakit; şu an ve şimdi gibi geliyor bana. Bu vakti kaçırdığımız an, bir daha içinden çıkamayacağımız bir kuyunun içine hapsolacağız ve o kuyudan bizi çıkaracak kimseyi de bulamayacağız. Zira tüm insanlar aynı kuyuda ve aynı karanlığın içinde kalmış olacaklar.
Ürkütücü bir dünya bu. İnsanın ve insafın olmayacağı bir dünya.
Ve bu dünyayı yine insan kendi eliyle kuruyor.