İngiltere 29 Temmuz’dan beri aşırı sağcı bir ayaklanma ile sarsılıyor.
Sosyal medya üzerinden yapılan dezenformasyon ve yalan haberlerle sokağa dökülen aşırı sağcı ayaktakımı, göçmenlere ve özellikle de Müslümanlara yönelik sokaklarda bir sürek avı başlatmış durumda.
Aşırı sağcı çeteler, sokaklarda kimlik kontrolü yaparak ten rengine göre göçmen olduğunu düşündükleri insanlara saldırıyorlar. Dükkânlar yağmalanıyor, mülteci merkezleri ateşe veriliyor, insanlar sokaklarda linç ediliyor.
Güvenlik kuvvetlerinin yetersiz kalması üzerine, camilerini ve sivil toplum kuruluşlarını korumak isteyen göçmenlerin sokaklara inmesi aşırı sağcılar tarafından olayları körüklemek için başka bir bahaneye dönüştürülmüş durumda.
Olaylar, İngiltere doğumlu ve İngiliz vatandaşı Ruanda kökenli bir gencin, bir dans kursunda üç çocuğu katletmesinin akabinde sosyal medyada yayılan yalan haberlerle patlak veriyor.
Sosyal medyada sistemli olarak yayılan haberlerle bu katliamı Müslüman bir gencin işlediği yönünde yalan haberler devreye sokuluyor. Hâlbuki katliamı yapan şahıs bir Hristiyan.
Ama bu tarz provokasyonlarda gördüğümüz üzere gerçeklerin ve hakikatin bir önemi yok tabii.
Provokatörler aşırı sağcıları galeyana getirmek için en kullanışlı günah keçisini devreye sokuyorlar: Müslümanlar.
Zira Batı’da uzunca süredir toplumlara zerk edilen İslamofobi nedeniyle Müslümanlar, olağan şüpheliler hâline dönüştürülmüş durumda.
İngiliz basınına yansıyan haberlere göre, sosyal medyadaki bu provokasyonu başlatan yalan haberlerin kaynağı Amerika menşeli bir site. Ama daha da ilginç olanı, Amerika merkezliymiş gibi görünen bu sitenin arkasında Rusya merkezli troller bulunuyor.
Rusya’nın bu işte parmağının olduğunu tahmin etmek güç değil. Zira Rusya, uzunca süredir Avrupa’yı istikrarsızlaştırmak için aşırı sağ ve aşırı sol hareketleri destekliyor.
Ama bunun da ötesinde, Amerika merkezli Facebook, X, TikTok ve Instagram gibi sosyal medya platformları söz konusu yalan haberlerin yayılmasının baş sorumlusu.
İngiltere Başbakanı’nın bu sosyal medya platformlarındaki yalan haberlerin yayılmasının engellenmesine yönelik çağrısına karşı X’in (eski adıyla Twitter) yeni sahibi Elon Musk’ın meydan okuyucu tavrı, Rusya’nın yanısıra Amerikan aşırı sağının da bu provokasyona müdahil olduğunu gösteriyor.
Çin’in TikTok üzerinden “Bu kaosta benim de payım olsun.” dediğini de tahmin etmek güç değil.
Söz konusu üç aktörün ötesinde, hiç konuşulmayan dördüncü bir aktör var ki bütün bu kaosuntetiğini muhtemelen o çekti. Bu aktör tabii ki İsrail!
Özellikle İşçi Partisi iktidara geldikten sonra İsrail’e karşı yükselen eleştirilerden ve silah satışına yönelik getirilen kısıtlamalardan İsrail’in pek memnun olmadığı herkesin malumu.
Bütün bunlar bize büyük şirketlerin kontrolündeki sosyal medyanın, ulus devletlerin güvenliği adına gün geçtikçe daha büyük bir probleme dönüştüğünü gösteriyor.
Türkiye’yi sosyal medya konusunda attığı adımlar konusunda eleştiren Batılı devletlerin hepsi, İngiltere örneğinde olduğu gibi bir gün bizatihi bu provokasyonların ve operasyonların hedefi olacaklar.