Suudi Arabistan’da geçen yıl gözaltına alınan âlim ve davetçilerden Selman El-Avde, Ali El-Umeri ve Avad El-Karni’nin yargılanmasına başlandı.

Yargılamalar her türlü hukuki şartlardan yoksun bir ortamda gizli olarak yapılıyor.

Savcılığın her üç isim için de istediği ceza, “taziren idam”.

Kelime anlamı itibariyle kınamak, tedip etmek ve şiddetle dövmek gibi anlamlara gelen “tazir”, had ve kısasın dışında kalan, cezaları tam olarak belirlenmemiş suçlarda takdir hakkı hâkime bırakılan cezalardır.

Dolayısıyla adil yargılamanın olmadığı durumlarda keyfiliğe açıktır.

Selman El-Avde’ye yöneltilen suçlara bakıldığında hukuk katliamı gayet net bir şekilde kendini gösteriyor.

Her yöne çekilebildiği ve geçer akçe olduğu için iddianamede “teröre destek” ithamının yer alması şaşırtıcı olmadı.

Fakat “veliyyu’l-emri (kralı) yeterince övmemek” gibi bir idamlık suçu hukuk çerçevesinde değerlendirebilmek imkânsız.

Suç olarak görülen eleştirmek, hakaret etmek, hatta övmemek dahi değil.

Yeterince övmemek…

Erdoğan’ı diktatörlükle suçlayanlar gerçek diktatör nasıl olurmuş baksınlar.

Belki insafa gelirler.

Selman El-Avde’nin idamının talep edilmesine sebep olan bir diğer suç da Suudi Arabistan ve Katar arasındaki krizin sona ermesini istemiş olması.

Riyad’a göre “vatansever” olmanın ölçüsü Katar’a düşmanlık beslemek.

Sıradan Suudi Arabistan vatandaşları sessiz kalsa problem olmuyor fakat ünlü isimlerin böyle bir şansları yok.

Vatansever olduklarını ispat için mutlaka Katar’a sövmek ve Doha’nın politikalarını eleştirmek zorundalar.

Aksi takdirde “vatan haini” kabul ediliyorlar.

Geçen yıl gözaltına alınan ve muhtemelen hepsi idam talebiyle yargılanacak isimlerin ortak özelliği, Suudi Arabistan toplumunda ve Arap sokağında sevilen kişiler olmaları.

Sorun burada değil.

Onları Suudi Arabistan rejimi için tehlikeli kılan şey, Riyad’ın her adımını körü körüne alkışlayacak karakterde olmamaları.

Muhammed El-Ureyfi, Aidh El-Karni gibi isimler de oldukça ünlüler.

Fakat Kral Selman bin Abdülaziz’i ve özellikle de oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı “yeterince övdükleri” ve Katar aleyhinde açıklamalar yaptıkları için gözaltına alınıp idamla yargılanmaktan kurtuldular.

Bu arada en çok sorulan ve cevabı merak edilen soru şu:

Selman El-Avde, Ali El-Umeri, Avad El-Karni ve diğerleri gerçekten de idam edilebilirler mi?

Suudi Arabistan, Ocak 2016’da Şii din adamı Nimr En-Nimr’i idam etti.

Dolayısıyla göstermelik yargılamalardan idam cezalarının çıkması ve cezaların infazı tümüyle ihtimal dışı değil.

Ağırlıklı görüş ise Suudi Arabistan’ın ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalıştığı yönünde.

Henüz yeni başlayan yargılamalar aylarca sürebilir.

İdam talebi doğal olarak yargılanan isimler üzerinde psikolojik baskı oluşturur ve bu arada kendilerine “tövbe etmeleri” ve “pişmanlıklarını dile getirmeleri” yönünde teklinler yapılır.

Selman El-Avde, geçen yıl Ocak ayında trafik kazasında eşini ve oğlunu kaybetti.

Kral Selman, El-Avde’ye taziye mesajı gönderdi.

Suudi Arabistanlı âlime telefon ederek başsağlığı dileyenler arasında o günlerde henüz veliahtlıktan azledilmeyen Prens Muhammed bin Nayif ve bugünkü Veliaht Prens Muhammed bin Selman da vardı.

Suudi Arabistan Genel Müftüsü Abdülaziz Âl Eş-Şeyh, bir önceki kralın oğlu Prens Mut’ib bin Abdullah ve daha başka prensler ve üst düzey yetkililer El-Avde’yi bizzat ziyaret ettiler.

O günden bugüne Selman El-Avde idamı gerektirecek herhangi bir şey yapmadı.

Devletten böylesine üst düzey ilgi görürken bir anda idamla yargılanır hale gelmek de yönetimdeki dengesizliğin ve keyfiliğin bir başka göstergesi.