Ülkemizde her bireyin desteklediği bir siyasal oluşum aşağı yukarı vardır diyebiliriz. Bireyin uzun süre bir siyasal partiyi desteklemesine dava fedakârlığı denilmesinin yanında yeri geldiğinde eleştirilerini sunması da dava fedakârlığı kadar kıymetli görünmeli diye düşünüyorum. Normalde de böyle düşünülmesi gerekirken toplumsal bakışın veya mahalle kültürünün ‘ne istedin de olmadı’ anlamında yapılan eleştirilere ucuz bir söylemle yaklaşılması günümüz toplumunda belki de en kıymetli olan eleştirel kültürün yaşatılması önündeki en büyük engel gibi duruyor.

İktidarın her yararlı icraatını alkışlamanın yalakalık veya yandaşlık olarak algılanması kadar yapılan her eleştirinin de taraf değiştirdi gözüyle bakılmasından dolayı çoğu kimsenin eleştiriden kaçması aslında gönül verdiği siyasi oluşuma karşı yaptığı en zararlı tutumdur diyebiliriz. Tabi yapılan eleştirinin içeriği ve şekli burada da ayrı bir önem arz ediyor. Yıkıcı veya aşağılayıcı bir şekilde yapılan eleştiriden ziyade yol gösterici veya hatanın tespit edilmesine yönelik yapılan her eleştiri siyasal oluşumların gelişimi açısından daha kıymetli olsa gerek.

Günümüzde ülkemiz açısından bakacak olursak iktidara gönül verenlerin bile yapılan yanlışlıklar karşısında eleştirilerini gizlemeye çalışmalarının en önemli sebebi bence bir şeyleri kaybetme veya dışlanma korkusundan kaynaklanmıyor. Yapılan olumlu eleştirilerin bile pusu da yatan FETÖ, PKK ve DHKP/C terör örgütleri ile bu örgütlerin dış bağlantılarının işine yaracak olması ve bu örgütler tarafından kullanılacağı endişesi eleştirilerin yapılamama sebebi olarak karşımıza çıkıyor diyebiliriz.

Bunun yanında uluslararası konjonktürde Türkiye’ye yapılan politik ve ekonomik baskılardan dolayı eleştirme hakkının yeri ve zamanının olmadığı düşüncesi de insanlarımızda ağır basıyor olabilir. Günümüzde eleştiriyi yapabilmenin gerçek zorluğu bu sebeplerde yatarken muhalefet ve şer odaklarının yaptığı eleştirilerin yıkıcı olmasının görülmesi de insanların geliştirmeye yönelik eleştirileri yapma isteğini de köreltiyor diyebiliriz.

Son olarak, siyasal patilerin kendisine karşı eleştiri yapan her insanı kayıp hanesine yazması siyaset sanatının ruhu ile bağdaşmayan bir tutum olduğunu anlaması gerektiği gibi eleştirilerini sıralayan her insanın da bir beklenti içinde olduğu düşünmemesi gerekiyor. Belki işte o zaman ülkemizde siyaset hak ettiği kaliteye ulaşacaktır diyebiliriz.