Türkiye’de siyasi tartışmaların her dönemde hız kesmeden devam ettiğini gösteren birçok veriler var arşivlerde! 1960, 1980 askeri darbeleri sonrasında, dünyanın ekonomi krizlerini yaşadığı dönemde, futbol müsabakalarında, hatta perondaki uçağa biniş kuyruğunda!..

Siyaset bilimciler, yaşamın her alanında siyaset olgusunun varlığını kabullendiklerinden dolayı bu durumu normal olarak karşılayabilirler. Dünya salgınla mücadele ederken yabancı basında diğer ülkelerin gündemlerini takip edenler görecektir ki siyasi tartışmalar yaşansa da hiçbir tartışma ülkenin salgına karşı verdiği mücadeleye sekte vuracak türden değil, bir ülke hariç, o da Türkiye!

Elbette salgın esnasında yaşanan aksamalar olabilir, idare edilemeyen veya geç kalınan bazı noktalar mutlaka vardır. Büyük ekonomilere sahip devletlerde bile milyonların işsiz kaldığı bir süreçte Türkiye’de ekonomin güllük gülistanlık olmadığını bilmek için de bir ekonomi profesörünü dinlemeye gerek bile yok.

Sorun; ekonominin dünyada sadece bizde batıyormuş gibi yapılan algılardan başlayıp yurt dışından getirilen hasta Türk vatandaşlarının sağlık bakanının akrabası olduğuna yönelik yalan haberlere kadar devam eden silsilede duruyor. Sorun ‘ölen insan sayısı aslında çok fazla, niye gizliyorsunuz’ diye desteksiz varsayımlarını gerçek zanneden bir kitlenin amaçlarının ne olduğunda yatıyor. Sorun, darbe imaları ile pandemi döneminde insanlar canlarının derdindeyken birilerinin hala demokrasi dışında siyasi çıkar ve menfaatler peşinde koşabilmesinde yatıyor.

Hoş devre mülk zenginlerinin, lüks otomobil koleksiyonlarına sahip olan insanların bile şu dönemde geliri olmayan vatandaşlar için dağıtılan bin liraya göz diktiği bir dönemde siyasilerin yaşadığı tartışmanın temelinin de nereden geldiği açıkça belli oluyor.