İran-İsrail arasındaki kontrollü gerginlik yeni bir konu değil.

Yeni olan şey; İran’ın ilk kez doğrudan İsrail topraklarına yönelik bir saldırı düzenlemesi oldu.

Gerçi bu saldırıyla birlikte İsrail’in hiçbir varlığı zarar görmedi.

Peki bu hamle kime kazandırdı, kime kaybettirdi?

İran iç kamuoyunda alkışlandı. Dış politika kapsamındaysa bu adım Müslüman coğrafya için “havalı” bir çıkış olarak değerlendirilebilir.

İsrail açısından konuyu değerlendirirsek birincisi, saldırıdan hiçbir zarar görmedi; ikincisi, iç politikada İran tehdidi karşısında Netanyahu muhalifleri, itirazlarını bekletmeye aldı. Üçüncü olarak da Gazze soykırımı nedeniyle İsrail’e baskı yapan Batılı müttefikleri baskı yerine destek mesajları yayınlamaya başladı.

Kazananlar kim, çok net! İsrail de İran da bu hamleden kazançlı çıktı.

İran ve İsrail arasında simbiyotik bir ilişki var. İki taraf da yarar ve fayda üzerine kurulu bir karşıtlık içindeler.

Karşılıklı düşmanlıkları aslında kendilerini var eden ana unsur olarak vurgulanabilir!

Peki kim kaybetti?

İran’ın İsrail’e saldırısı nedeniyle Gazze, dünya gündeminden düştü.

İsrail, saldırı sonrası Gazze’deki soykırım faaliyetlerini Refah içinde daha da genişletme niyetinde!

Yani kaybeden taraf mazlumlar olmakta ne yazık ki…

İRAN’IN SİYONİZM DÜŞMANLIĞI GERÇEK Mİ?

Kimse zannetmesin ki İran düşmanlığı yapıyoruz.

Buna düşmanlık demeyelim. Buna “mesafe” diyelim.

İran’a karşı mesafeli bir duruşum var.

İran kurulalı beri, Müslüman kıyımı yapan bir ülkedir. Irak ile sekiz sene savaştı. Suriye’de milyonlarca Sünni Müslüman’ı katletti. Yemen’de de hakeza yine aynı kıyımlar söz konusu oldu.

İran hangi İslam düşmanına kılıç çekmiştir? Yok öyle bir şey!

İran kâfire karşıtlıkta iyi edebiyat yapar, iyi kurgu yapar.

Tüm dünyanın “tiyatro” diyerek analiz ettiği İsrail dansının sonuçlarını gördük.

Buraya not düşüyorum; İran edebiyatı ve tiyatroyu bırakıp tıpkı Irak, Suriye ve Yemen’de yaptığı gibi İsrail’e zarar verici hamleler yapsın, İsrail’i bölsün, İsrail’i yok etsin… İşte o zaman en önce tebrik edenlerden biri de ben olurum.

Ve fakat böyle bir gelişmenin olmayacağını hepimiz çok çok iyi biliyoruz.

Eski ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı gibi… İran’ın yapacağı en büyük hamle, bir gün öncesinden saldırının yapılacağının rapor edilmesi ve koordinatların iletilmesi olacaktır. Sonra gelsin, Tahran sokaklarında kutlama konvoyları, havai fişekler…

Türkiye hiçbir zaman böyle bir düşüklüğün içine girmemiştir.

Türkiye’nin şerefli duruşunda tarih bilinci ve medeniyet anlayışı en temel esastır.

Türkiye nettir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türkiye en net karşı duruşu 2009’da “one minute” çıkışıyla İsrail Cumhurbaşkanı’nın yüzüne haykırmıştır.

2019’da BM Genel Kurulunda “İsrail’in sınırları neresidir?” sorusunu yine tüm dünyanın gündemine getiren Erdoğan olmuştur.

Mavi Marmara şehitlerimizle sivil toplumumuz, İsrail’i vicdanlarda mahkûm etmiştir.

İRAN TARAFTARLARI VE CHP

Ve gelelim bugüne.

Gazze soykırımında Filistinli kardeşlerimize en fazla yardım ileten ülke Türkiye’dir.

İslam dünyasını toplayarak “Filistin için garantörlük sistemi geliştirelim” teklifini getiren ve bunun için azami çabalar ortaya koyan Türkiye’dir.

Batı dünyasına dönük “Filistin devleti kurulmalı” diye haykıran da Türkiye’dir.

Ve fakat her ne hikmetse yerel seçimler öncesi iki ay öncesinden açılan sosyal medya hesaplarından gördük ki; Gazze konusunda suçlanan da yine aynı devletimiz ve AK Parti iktidarı oldu.

Hesaplar incelendiğinde İran taraftarı, sempatizanı veya ajan-provokatörü olan bu kişiler çeşitli tezviratlar ürettiler.

Buna sol-seküler hesaplar da eklendiğinde ortaya şu sloganlar çıktı:

“İsrail’e jet yakıtı satan Türkiye (haber yalanlandı ve doğru değil)!”

“İsrail askeri Türk polisi!”

“İsrail iş birlikçisi AKP ve Türk devleti!”

Sonuçta ne oldu peki?

Yerel seçimler yapıldı ve yerelde muhafazakârlar kaybetti.

Kim kazandı? CHP.

İşte tüm oyunlar üzerine şimdi düşünme zamanı!

İran ve taraftarları içeride CHP’ye, dışarıda İsrail’e kazandırıyor.