Kürtler’in tarihlerini-önderlerini inkar ettiler, dillerini değiştirdiler, aile yapılarını bozdular; Ahmed-i Xani yerine Stalin dediler, Bediüzzaman yerine Mao dediler, Şeyh Said yerine Che Guevara dediler. Kürt çocuklarını dinlerine, atalarına, babalarına düşman ettiler.

Oylarını istedi, verdiler.

Mallarını istedi, verdiler.

Canlarını istedi, verdiler.

Evlatlarını istedi, verdiler.

Huzurlarını istedi, verdiler.

Belediyeleri istedi, verdiler.

İl Meclislerini istedi, verdiler.

Milletvekilliklerini istedi, verdiler.

Evlerini/şehirlerini istedi, verdiler.

İnançlarından taviz istedi, verdiler.

Geleneklerinden taviz istedi, verdiler.

Saddam’ın Halepçe’de katlettiğinin üç katı kadar Kürt çocuğunu sadece ve sadece örgütün iç infazlarıyla katlettikleri halde; Kürtlerden ne istedilerse, Kürtler verdiler…

Zaten vermeyeninkini de zorla aldılar;

Mallarını vermeyenin evini, işyerini, arabasını yaktılar.

İradesini vermeyeni, eşinin ve çocuklarının gözü önünde katlettiler. 

Çocuğunu vermeyenin çocuğunu zorla dağa götürdüler veya öldürdüler ya da öldürttüler.

İnancını vermeyeni, ötekileştirip Kürtlük’ten ihraç ettiler…

Peki her istediğini alan HDPKK tüm bu aldıkları karşısında: Ölüm, yıkım, kaos, fakirlik, göç dışında Kürtler’e ne verdi.?!

Milletvekilleri Kürtler’e hangi hizmeti yaptı; hangi yol, köprü, havaalanı, fabrika, imar veya başka bir hizmete öncülük etti.?

Halkın sözcüsü olup; yaşam, huzur, refah, istihdam mücadelesi verme yerine Emperyalizmin bu coğrafyayı dizayn etme maşası olan PKK’nın sözcüsü oldular.

Kürtler’in kadim katilleri olan Kemalistlerle ittifak yaparak Türksolu kırıntılarının devrim fantezilerini Kürtler’in şehirleri ve çocukları üzerinden denediler…

Belediyeleri Kürtler’e hangi hizmeti yaptı; mutahitleri haraca bağlayıp inşaat sektörünü bitirme, esnafın boğazına çöküp kepenk kapattırma, personelin maaşını kesip teröre para aktarma, halkın hizmet aracı ile halkın sokağına ölüm çukuru kazma, devletin hizmet için gönderdiği istihkakı zimmetlerine geçirme dışında ne yaptılar?

PKK’nın şehirlere kazdığı (hendek/çukur) tuzaklara tıpkı KEKLİK gibi soydaşlarını çekerek öldürdüler/öldürttüler; o tuzağa gelmeyene de kendi isimlerini koyup onlara “Keklik Soylu” dediler.

Çocuklarını aldılar, binlercesini örgütün istismar çarkı içinde önce kirlettiler sonra da “ajan” yaftası ile infaz ettiler. On binlercesini de hedefsiz ve anlamsız bir savaşta yok ettiler.

Bırakın Kürtler’e refah, huzur, istihdam, hizmet getirme bir yana devletin yaptığı tüm hizmetleri de yakıp yıktılar; işverenlerin bu coğrafyaya istihdam sağlayacak bir yatırım yapmalarına da izin vermediler.

Kürtler’in “Allah razı olsun” değerinde bir duası var. Birbirlerine “Male te ava” (Evin/ocağın daim/kalıcı/huzurlu olsun) derler. Bunlar gelip Kürtler’in evlerini/ocaklarını yıktılar. Ehli namus bir milletin yatak odasına girdiler.

Üzerine Kürtlerle dalga geçtiler. Evlerini yıkıp onları göç etmek zorunda bıraktıkları, Çadırlarda/Çölde yaşamak zorunda bıraktıkları Kürtler’i bir de “Li Şirnak hayete komün di meşe” (Şırnak’ta Komün hayat yaşanıyor) diye “Li Ağrı tepikê eqolojik di şewitinin” (Ağrı’da halk ekolojik tezek ile ısınıyor) diye haber yaptılar.

(Tam da burada 06.06.2106 tarihinde yayınlanan “Ruslar bile anlar; bunlar anlayamaz” başlıklı yazımı yeniden okumanızı rica ediyorum.)

(Tam da burada bu yazıyı yeniden okumanızı rica ediyorum: “Ruslar bile anlar; bunlar anlayamaz”)

“;]

Kürtler’in tarihlerini inkar ettiler, önderlerini inkar ettiler, dillerini değiştirdiler, aile yapılarını bozdular; Ahmed-i Xani yerine Stalin dediler, Bediüzzaman yerine Mao dediler, Şeyh Said yerine Che Guevara dediler. Kürt çocuklarını dinlerine, atalarına, babalarına düşman ettiler.

Çıkıp “Biz Kürtler’in haklarını düşünsek zaten Erdoğan ile anlaşır tüm haklarını alırdık ama biz ‘Halkların’ demokratikleşmesi için mücadele ediyoruz” dediler. “Biz Kürtler’in değil halkların partisiyiz” dediler.

Şimdi de terör örgütünün sözcülüğünü yapmak, şiddeti meşrulaştırmak suçundan tutuklanınca yine kendi zihinlerinde “Halkların Demokratik Enayisi” olan Kürtleri ölmeye davet ediyorlar.

Tabi bunu da kendisi direnme yerine Avrupa’ya kaçmış olanlar yapıyor; halkı aptal yerine koyuyorlar.!

Hala istiyorlar…

Kürtler onlara canlarını, kanlarını, mallarını, evlatlarını, oylarını, evlerini, önderlerini kurban verdi ama doymadılar.

Şimdi de kendisi Kürtler’in kanları ve oyları sayesinde refah ve huzur içinde yaşayan vekilleri çıkmış Kürtler çağrılarına yanıt vermiyor diye sokağa çıkmıyor diye halka “İktidar uşağı, Keklik Soylu, Yavşak” diyor.

Merak ediyorum madem bu HDPKK “Halkların Partisi” mesala o partinin Ermeni Vekili Paylan sokağa çıkmayan Ermeniler’e, Türk vekilleri sokağa çıkmayan Türkler’e Keklik Soylu, Yavşak diyor mu.?

Hem siz “Halkların Partisi/örgütü” değil misiniz; Halklar dirensin.! Kürtler’den ne istiyorsunuz.?

Siz neden Onurunuz için direnmiyor Avrupa’ya kaçıyorsunuz. Sizin Kürtler’den ne üstünlüğünüz var; siz neden refah ve huzurunuzdan taviz verip sokağa çıkmıyorsunuz. Neden sizin oğullarınız/kızlarınız canlı bomba olmuyor; siz neden polise molotof atmıyorsunuz.?

Kürtlerin size verecekleri bişeyi kalmadı. Bir insanın canı, malı, inancı, evladı dışında nesi var ki.?

Gözünüz doysun.!