Rahmetli Yavuz abi (Bahadıroğlu) şöyle bir hatırasını anlatmıştı.

1970’li yıllarda zor zamanları yaşayan ve belki de bir cümle ve hatta bir kelime öğreniriz diye dertlenen gençler, o dönemin üstatlarını bir yerde görürüz umuduyla bir şekilde onların sohbetlerine giderlermiş. Bu durum öyle bir hâl almış ki eski kıraathaneler (Küllük, İkbal, Çınaraltı gibi) gençlerin mekânı olmuş ve buralar bir çeşit sohbet halkasıyla onlarca yazar, şair, mütefekkir yetiştirmiş. İşte o aranan adamlardan biri de elbette ki üstat Necip Fazıl’mış. Ama onu öyle kıraathanede falan bulmak pek mümkün olmadığından daha ziyade evine gidermiş gençler.

Yavuz Abi de bir gün sohbetini dinlemek için birkaç arkadaşıyla üstadın evine gidiyor. Genel olarak öfkeli ve sert bir mizacı olduğunu bildiğimiz Necip Fazıl, o gün belki biraz daha öfkeli olacak ki bütün cesaretimi toplayıp “Efendim neden bu kadar öfkelisiniz?” diye sordum diyor Yavuz Abi.

“Sen öfkeli değil misin genç?” diye karşılık verince ne diyeceğimi bilemedim.

“Yok, herhalde değilim.” dedim diyor.

“’Bu öfke mukaddes öfkedir, günü gelince sen de öğrenirsin!’ dedi ve ben o gün alacağım dersi aldım.” diye bitiriyor Yavuz Abi.

Ama ne demekti bu “genç” kavramı; vaktizamanında diyenler, neden “genç” demişler? Dedim ya kelimelerin de bir hikâyesi var ve ben bu hikâyelerin peşinde koşmaktan öyle keyif alıyorum ki…

Bir kere “genç” öz Türkçe bir kelime. Zıddı da bugün kullandığımız şekliyle “yaşlı” ama Osmanlı döneminde ne yaşlı ne de genç kelimeleri çok fazla kullanılmıyor. Genç karşılığı olarak daha çok “civan” deniyor. O da İran’dan çıkıp da buralara gelmiş bir kelime. Her ne kadar biz genelde erkekler için civan deniyor zannetsek de kızlar için de kullanılıyor.

Arapların pek çok başka kelimede olduğu gibi “genç” ifadesi için de birkaç kelimeleri var. “Şâb” bunlardan biri ve çoğulu “şebâb” ama daha çok bilineni “fetâ” kelimesi. Aynı manada ama bu kelimenin bir başka karşılığı var. Zira bu kökten türeyen “fütüvvet” kelimesi gençlerin dünyayı değiştirdiğini bize gösteren gençlik teşkilatlarından birinin adı oluyor. Bu fütüvvet teşkilatında öyle gençler yetişiyor ki inanamazsınız. Anadolu’ya ahilik olarak geliyor bu teşkilat. Merak edenler araştırıp bakarlar; şimdi konumuza geri dönelim.

Ben başka bir şey buldum ve bayıldım buna.

Hani çok bildiğimiz, söylediğimiz bir söz var. Aslında bir beyit ve hem de Galip Dede’nin yani Şeyh Galip’in bir beyti. Şöyle;

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

Herkes şiirin bu kısmını biliyor, söylüyor da ya devamı? Şiirin devamında şöyle bir tabir kullanıyor Galip Dede; “Gerçi virane isen genc-i mutalsamsın sen”

İşte, genci buldum. Peki ne demek? Hazır mısınız? Hazine… İşte bu. Kesinlikle bu. Farsça bir isim bu. Tam olarak “hazine” kelimesinin karşılığı. Genc-i karun gibi kullanıldığı yerler var; Karun’un hazinesi. Genç kelimesinin bir manası olacaksa bu olmalı.