Ziya Paşa’nın Terkîb-i bendinde çok güzel bir beyit var. Tamamı güzel de benim bugünkü meselemle alakalı olanı yazayım.
Milliyyeti nisyân ederek her işimizde
Efkâr-ı Fireng’e tabaiyyet yeni çıktı
Anlamına gerek var mı bilmem ama merak edenler bir iki ufak sözlüğe el atıp manayı da maksadı da anlayacaklardır.
Geçeyim…
…
“Gâvur yapmaz senin bu yaptığını” diye bir söz var. Elbette biliyor ve duymuşsunuzdur. Şimdi son süreçte yaşananlar ve muhtemel ki yaşanmaya devam edecek olanlar tam da bu cümlenin karşılığı gibi geliyor bana.
Seccadeyi ayaklarının altında ezmek, Ayasofya’nın bir kısmında müze yeniden açılabilir demek gibi sair olaylar görmeye devam edeceğiz. Ve bu şaşırtıcı değil.
Adam ayakkabıyla seccadenin üzerine çıkmış, yapmış işte kardeş sonra da özür dilemiş; ama bir taraftan çıkıp da seccade üzerinden müftülüğe tutuşanlar var. Esas problem onlar bence.
Zira böyle bir olayın olmasına şaşırdık mı Allah aşkına? Bunların yıllarca yaptıklarını biliyoruz ve gerçekten bu memleketin Müslüman mütedeyyin insanlarına onların yaptığını “gâvur” yapmadı.
Yani sorsan bu adamlara “Kâbe sadece taş, Ayasofya sadece tarihi eser, seccade kilim, başörtüsü bez, Kur’an kâğıt diyecekler.” Şaşılacak bir şey yok yani. Anadolu’da dedikleri gibi “kış kışlığını puşt puştluğunu yapacak”
Darbımeseldir, ayıbı olmaz.
…
Eskiden resmi dairelerde her ayın evrakı, bir bez torbaya konur üzerine de ilgili oldukları ayın adı yazılırmış. Tabii o zamanlar hicri takvim kullanıldığı için ayların adı da muharrem, safer, recep vs. şeklinde kullanılıyormuş. Bir gün resmi dairede çalışan parası kıt memurlardan biri cemaziyelevvel ayının torbasını aşırıp ondan kendine paçalı don diktirmiş. Donun tam arka kısmına kırmızı boyalı cemaziyelevvel yazısı denk geliyormuş. Adam donu yıkamış, etmiş ama bir türlü yazıyı çıkaramamış.
Bir gün üzerinde bu don varken adamı hamamda arkadaşları görmüş. Donundaki yazıdan adamın ne yaptığını hemen anlamışlar, aralarında gülüşmüşler. Ama adam utanmasın diye ona bir şey belli etmemişler.
Gel zaman git zaman torba hırsızının şansı dönmüş, işyerinde yükselmiş, parası arttıkça kibri de artmış, eski arkadaşlarına tepeden bakar, hava atar olmuş. Bir gün yine eski arkadaşlarından biriyle tartışınca arkadaşının gururunu incitici sözler sarf etmiş. Arkadaşı artık dayanamamış, “Yürü git be!” demiş, “Kime caka satıyorsun? Ben senin cemaziyellevvelini bilirim.”
…
İşte bu tabir eskiden ne olduğu unutulanları hatırlatmak için kullanılagelen bir tabir.
Şimdi; biz de bunların cemâziyelevvelini biliriz…