Fransa’nın Afrika’da gerçekleştirdiği katliamlardan bahsedilirken genellikle akla ilk gelen Cezayir ve Ruanda katliamları olur.
Oysa Fransız sömürgeciliğinin unutulmaması gereken daha nice suçları var.
Ne yazık ki söz konusu vahşet örneklerinden çoğumuzun haberi bile yok ve onları gerektiği gibi gündeme getiremiyoruz.
Temmuz ayında bu köşede “Fransa’nın vahşet sicili” başlığıyla yayınlanan yazımda Cezayirli âlim el-Arabi et-Tebessi’nin (Larbi Tbessi) işgale karşı direnişi desteklemekten vazgeçmeyi kabul etmediği için işkence edildikten sonra motor yağı ve katran dolu kaynar kazana atılarak şehit edildiğini ve bugün bir mezarının dahi olmadığını anlatmıştım.
Örneğin 1957’de yaşanmış bu olay öyle bir anlatılmalı ki bilmeyen Müslüman kalmamalı.
Fransızların Afrika’daki kanlı sömürge tarihi savaş suçlarıyla ve katliamlarla dolu.
Çad’da gerçekleştirdikleri “Kubkub Katliamı” da onlardan biri.
Afrika ülkelerinden Orta Afrika, Kongo ve Gabon 19’uncu yüzyılın sonlarında Fransa’nın işgali altındaydı.
Fransızlar o bölgeye “Fransız Ekvatoral Afrikası” adını vermişti.
Sudanlı lider Rabih ez-Zubeyr bin Fadlullah o dönemde Çad Gölü’nün batısında İslam hukukuyla yönetilen güçlü bir devlet kurmuştu.
Fransızlar 1894’te Rabih’in yönetimi altındaki toprakları işgal için harekete geçti.
Fakat Fransız güçleri yenildi ve komutanları savaşta öldürüldü.
Fransa’nın bölgeye takviye kuvvet göndermesi üzerine Rabih komutasındaki ordu Çad sınırına çekilmek zorunda kaldı.
Orta Afrika ve Cezayir’den gelen askerlerle savaş devam ederken 1900’de Rabih şehit oldu.
Fransızlar -tıpkı bugün DAEŞ’in yaptığı gibi- Müslüman liderin başını kesti ve Çad’ın işgal edilen şehirlerinde dolaştırdıktan sonra Paris’e götürdü.
Rabih’in yerine geçen oğlu Fadlallah sömürgeci Fransızlara karşı direnişi sürdürdü ve birçok zafer kazandı.
Fakat o da 1909’da şehit düştü.
Çad’da direniş Fadlallah’ın şehadetinden sonra iki yıl daha devam etti.
1911’de Çad topraklarının tamamı artık Fransızların işgali altındaydı.
Karşılaştıkları direnişin intikamını almak isteyen Fransızlar alçakça bir plana başvurdu.
Bir amaçları da bölgede Fransız kültürünün ve Hıristiyanlığın yayılmasına engel olacak İslami düşünceyi yok etmekti.
Çad’ın dört bir yanından Müslüman âlimleri ve halkın sevip saydığı isimleri “ülkenin yönetimiyle ilgili konuları istişare etmek” üzere toplantıya çağırdılar.
Fakat işgalcilerin gerçek amacı farklıydı.
15 Kasım 1917’de bölgenin saygın isimlerinden 400’ü aşkın âlim ile toplum ve kanaat önderi “Abéché” kentinde toplandı.
“Ülke meselelerini konuşma” bahanesiyle toplananların hepsi oracıkta Fransız askerler tarafından satırlarla katledildi.
Cesetleri büyük bir çukura topluca gömüldü.
Fransızların 103 yıl önce Çad’da işledikleri bu vahşet, kullanılan silaha işaretle “Kubkub Katliamı” olarak anılır.
“Kubkub” yerel dilde “satır” anlamına geliyor.
Fransızlar, Çad’da gerçekleştirdikleri bu katliamı inkâr etmiyor.
Bilakis büyük bir arsızlıkla “irticânın kökünü kazıdıklarını” söyleyerek işledikleri suçla övünüyorlar.
İki hafta sonra Kubkub Katliamı’nın yıldönümü.
Fransa’nın Afrika’da gerçekleştirdiği ve çok fazla bilinmeyen bu katliamın unutulmaması için Türk medyasına da görev düşüyor.