Faizin olmadığı bir sistemin kurulabilmesi için toplumda bulunan tüm kişi, kurum ve kuruluşların üzerlerine düşeni tam anlamıyla yapması gerekmektedir.
Öncelikle toplumda ilim ve irfanın en üst noktada olması gerektiğine inandığımız akademik camialar ve üniversitelerden beklenen yükümlülüklere değinmekte fayda vardır.
Bu anlamda faizin diğer konularla ne kadar ilişki içerisinde olduğunu gözler önüne serecek çalışmaların önünün açılmasının yanında ciddi anlamda desteklenmesi önemlidir.
Bakış açısının bu yönde olmasından hareket ederek üniversitelerde faiz oranıyla ilgili yapılmış akademik çalışmaların içerisinde enflasyondan faiz oranına doğru bir nedensellik ilişkisinin varlığının ortaya konulduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Yani enflasyon faiz oranlarını aşağı veya yukarı yönlü etkileyen bir faktördür. Dolayısıyla enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde faiz oranları da yüksektir.
Öyle ki ülkemizde enflasyon oranları sırasıyla 1985’te %44, 1988’de %75, 1994’te %125, 1998’de %70, 2001’de %69 olarak gerçekleşirken faiz oranları ise 1985’te %51, 1988’de %64, 1994’te %152, 1998’de %123 ve 2001’de %96 olarak gerçekleşmiştir. Ortaya çıkan bu veriler yapılan çalışmanın doğruluk düzeyini de desteklemektedir.
Diğer taraftan faiz oranından enflasyon oranına doğru ise bir nedensellik ilişkisinden bahsedemiyoruz. Bu anlamda faiz oranları enflasyonu körükleyen bir neden olarak karşımıza çıkmıyor.
Faizle ilgili yapılan diğer akademik çalışmalarda maddi anlamda faizin maliyetleri arttırdığı, bereketin olmadığı bir yaşama sebep olduğu, ekonomik büyümeyi ciddi oranda azalttığı ve işsizlik, enflasyon ile birlikte ekonomik krizleri arttırdığı sonuçlarına ulaşılıyor.
Aynı tür çalışmalarda manevi anlamda ise bencilliği, açıkgözlülüğü, dar ufuksuzluğu ve duygusuzluğu arttırır.
İnsanın manevi duygularını sömürdüğünün yanında serveti yoksuldan alıp zengin kesime aktararak servet eşitsizliğini oluşturur.
Toplumdaki dayanışma ile birlikte yardımseverlik duygularını azalttığı, merhameti, yardımlaşmayı, koruma duygularının yanında karz-ı hasen (sadece ve sadece Allah’ın (cc) rızasını kazanmak amacıyla muhtaç olana verilen mal ve imkânlara verilen borç) i unutturur.
Faiz Allah’ı (cc) unutturmayı amaçlar sonuçlarına ulaşmış oluyoruz.
Üniversiteler faizsiz finansla ilgili araştırmaların yapılıp bu araştırmalar sonucunda elde edilen verilerin uygulanabileceği merkezler açmalıdırlar.
Bu merkezler öncelikle lokasyon anlamında kendilerine yakın olup faizsiz finansa ilgi duyan ve faizsiz finans enstrümanlarıyla ticari hayatlarına devam etmek isteyen işletmelere faizsiz finans uygulamalarını hayata geçirme noktasında danışmanlık hizmeti vermelidirler.
Maalesef işletmelerimiz özellikle de son dönemde en çok ihtiyaç duydukları faizsiz bir ortamda iş yapabilme isteklerini üniversitelerde bu konuda yönlendirme yapabilecek reel sektör tarafını da iyi bilecek uzmanlar olmaması sebebiyle yerine getirememektedirler.
Yapılması gereken akademik araştırmalar sonucundaki verilerden de faydalanılarak reel sektörün gerçeklerini de bilerek işletmelerin finans alanındaki ihtiyaçlarının faizin olmadığı yöntemlerle gerçekleştirilebilmesinin önünün açılması olmalıdır. Bu yapı da ancak üniversiteler vesilesiyle yapılabilir.
Üniversiteler araştıran, yol gösteren, nasıl uygulanacağını anlatan ve sonucu da ölçebilen bir vazife rolü üstlenmelidirler.
Değilse sadece araştırma rolü üstlenirlerse yapılan çalışmaların herhangi bir sonuca ulaşamadığını izlemek zorunda kalabiliriz.
Kurulan araştırma merkezlerinin başında da bu işin dertlisi olan hocalarımız olursa başarıya giden yol çok ama çok kısalacaktır.