Mal sahibi, mülk sahibi

Hani bunu ilk sahibi

Mal da yalan mülk de yalan

Var biraz da sen oyalan

Hepimizin bir imtihanı var. Bu dünyaya tek başına geliriz, hesap vermeye tek başımıza gideriz. Bu eğlence dünyasında(!) herkesin imtihanı şahsidir. Ancak ben size üç sınıf insandan söz edeceğim.

Kimimiz yoklukla, kimimiz varlıkla, kimimiz makamla imtihan oluruz bu yalan dünyada.

Yoksulun imtihanı canıyla olur. Garibin verecek bir tek canı vardır, onu da feda etmeye hep hazırdır. Yeryüzünde başarılı hareketlerin ve sistemlerin temelinde genellikle yoksullar vardır. Hayat alın terinin ve emeğin üzerine kuruludur. Yoksulluk bir gerçektir, ancak övünülecek bir durum değildir. Yoksulluğa özenmek, öykünmek hastalıktır. Çalışarak ve sabrederek bu durumdan kurtulunabilir eğer Mevla dilerse. Zira veren el alan elden üstündür.

Varlıklının imtihanı canından önce malı iledir. Her ne kadar mal canın yongasıdır dense de önce feda edilmesi gereken maldır. Zenginler çoğunlukla mallarını vermemek için çeşitli yöntemlere başvururlar. Allah’ın lütfettiği nimetleri kendilerinden sanarak şımarırlar. Unutmamak lazım yoksulun düşüşü hafif olur, zengininki deprem etkisi yapar. Asıl zengin, vermesini bilen, şükreden, mütevazı olandır.

Bir de makam sahipleri var, onlar da “Bu diyarlar benden sorulur” edasında kasılıp dururlar. Onların saltanatı da mal sahiplerinden daha kısa sürer. Hele ötekileştirilmiş mahalleden geliyorlarsa kendilerinin onlardan olmadığını ispatlamak için elinden geleni yaparlar. Makam saltanatı bitince mahalleye dönerler, ancak geldikleri yer artık eski mahalle değildir. Unutmayın Sultan Süleyman’a kalmayan dünya size mi kalacak? Her günü son gün bilerek çalış. Makam bir günlüktür, o da bugündür. Sakın ha yetim malına, devletin malına el uzatma. Şahsi işlerinde kendi mumunu yakan Hz. Ömer’i unutma.

Peki olması gereken nedir? Erdemli İnsan olmak.

Erdemli olmak,

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Hazreti Peygamber’in buyruğuna teslim olmaktır. Hak hukuk bilmek, adaletten şaşmamaktır. Hukuk işin temelidir ve yapılması gerekenin asgarisidir. Medeniyetimiz, inancımız bizden daha fazlasını yapmamızı ister. Fazilette yarışmamızı emreder.

Erdemli olmak,

Emaneti ehline vererek ahbap çavuş ilişkisinden uzak durmaktır. Bize verilen servetin, makamın birer emanet olduğu şuuruyla hareket ederek ölçüyü kaçırmamaktır. Ne saçıp savurmak ne de eli sıkı olmaktır. Harcanması gereken yerde helalinden harcamak, tutulması gereken yerde helalinden tutmaktır.

Erdemli olmak,

Yok ve yoksulu gözetmektir. Kimsesizlerin kimsesi olmaktır. Mazlumların yanında yer almaktır. Sadece kendimizden değil yeryüzünden zulüm kalkıncaya kadar mücadele etmektir.

Erdemli olmak,

Medeni olmak, saygıda kusur etmemek, sevgi de aşırı gitmemektir. Unutma, yeryüzünde herkes imtihanını tek başına verir. Sevginde nefretinde ölçülü olmalı.

Erdemli olmak,

Derdi olmak, davası olmaktır. Gök kubbede bir hoş sada bırakmaktır. Geçmişe takılmamak, gelecekten umutlu olmaktır.

Erdemli olmak,

Meslek sahibi, sanat sahibi olmaktır. Meslek insanı besler, sanat insanı yüceltir.

Gelin bu yazıyı kendimizi mihenk alarak okuyalım. Güzel hasletlerden ne kadarı bende var? Ya kötü hasletlerden? Bir de etrafınıza bakın lütfen…