İnsan sağlığı yine bir felaketin uçurumunun sınırına ulaşmış durumda: Antibiyotik direnci.

Düşman dıştan saldırınca savunma daha kolay ama içten olunca ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz, öğrendik.

İşte vücudumuz iç düşmanlarından biri olan ve bakteri denilen mikro canlılar silahlarını bilemiş ve yenilenmiş bir halde beklemede. Bağışıklığımızın düşmesini bekliyorlar. Üstelik artık savaşacağımız antibiyotik bulabilecek miyiz belli değil. Yakın gelecekte basit enfeksiyonların komplike olduğunu ve can kayıpları bile yaşanabileceğini görebiliriz. Dünya yine antibiyotikler keşfedilmeden önceki o korkunç dönemlere geri dönebilir. Veremden insanlar tekrar ölmeye başlayabilir. Allah korusun!

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) ile Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) işbirliği ile “Sağlık Okuryazarlığı ve Akılcı İlaç Kullanımı” konulu bir basın toplantısı yapıldı. Bu toplantıda dikkat çekilen en önemli konulardan biri küresel bir enfeksiyon hastalıkları krizine sebebiyet verebilecek antibiyotik direnci konusuna vurgular yapıldı.

Nedir antibiyotik direnci? Anlatayım:

Bakteri denilen ve insan vücudunda zaman zaman hafiften tutun da çok ağıra kadar değişen enfeksiyon hastalıklarına neden olabilen mikro canlıları öldürmek veya etkisiz hale getirmek için kullanılan ilaçlara antibiyotik denir. Bakteri dışındaki canlılara etki edemez. Antibiyotikler keşfedildikleri 1900’lü yılların başından beri kullanılan ve günümüzde de maalesef gerekli gereksiz, peynir ekmek gibi tüketilen ilaçlar arasına girmiştir. İşte bu sık ve çokça kullanım sonucunda bakteri denilen muazzam yaratıklar sanki akılları varmış gibi bu ilaçlara karşı kendilerini koruma mekanizmaları geliştirmeye başlamışlardır. Bunu bünyelerindeki birtakım yapıları değiştirerek veya geliştirerek yapmaktadırlar. Direnç gelişiminin en önemli nedenleri şunlardır:

-Gereksiz antibiyotik kullanımı. Nezleye, gribe bile antibiyotik kullanan bir milletiz maalesef. Hâlbuki bu ikisi viral hastalıklar olup üzerlerine bakteriyel başka bir hastalık eklenmemişse antibiyotikle tedavi edilemezler.

-Yetersiz dozda antibiyotik kullanımı. Bazen alınan doz hastalığı tedavi etmeye yetmeyebilir. Yani 1000 mg almanız gerekirken 500 mg almışsanız yeterli gelmeyebilir. Bu nedenle antibiyotik kullanımı sonrası kontrol muayenesi gereklidir.

-Yetersiz süre antibiyotik kullanımı. Bir iki gün kullandıktan sonra ben artık iyileştim diyerek antibiyotik kullanımını bırakan tedavi süresini tamamlamayanlarımız az değil.

-Bir diğer önemli husus da antibiyotik kullanımı sırasında bağırsaklarımızda yaşayan ve bize sayısız faydaları olan doğal barsak florası dediğimiz yararlı bakterilerin de ölmesidir. Bu durum barsak kanserine artmış bir eğilim ve kabızlık, ishal, gaz, yemek sonrası şişkinlik gibi sindirim sistemi sorunlarını da beraberinde getirir.

Evet değerli dostlar, tıp camiası olarak hastalıklara karşı en önemli silahlarımızdan birini kaybetmek durumuyla karşı karşıyayız. Sonuçlar hepimizi üzebilir. Bu nedenle biraz dikkat diyorum. Yine tedaviden ziyade koruyucu hekimliğin önemini vurgulamak istiyorum. İnsanlarımızın bu konuda bilinçlendirilmesi çok çok önemlidir. Ve hatta bu bir vatan borcudur.

Sağlıcakla…