Demokrasi adına yapıldığı iddia edilen bir siyaset düşünün, demokrasi karşıtı ne varsa size onları düşündürsün.

Hatta demokrasilerin belini kıran en şiddetli karşıtlık şekli “darbe sevicilik” de dâhildir buna.

Evet, CHP siyasetinin analizleri genellikle bu zeminde tecelli ediyor hâlâ bütün değişim iddialarına rağmen.

Özgür Özel’in en son konuşmalarından birinde -güya bir misal gibi- anlattıkları, bilinçaltının gerçek bir dışa vurumu gibi.

“Gençler darbe yapsa teslim olurum” ne demek?

İsmet İnönü’den aldıkları mirası itinayla koruyor gibiler.

Çalışarak gönüllere girmek yerine, iktidarı hep demokrasi dışı zeminlerde aradılar çünkü.

Şimdi de en büyük yansımasını CHP’li İBB Başkan adayında gördüğümüz hizmete çökme, stratejik yalan ve algı yönetimi üzerine kurulu bir siyaset modeli eklendi bu anlayışa.   

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı zamanın ruhuyla da uyumlu Dijital Seçim Koordinasyon Merkezleri dâhil bütün mecralardan hatta ruberu seçmene ulaşmak için harıl harıl çalışırken CHP’nin polemiklerden medet umması da işte tam olarak bu siyaset anlayışının bir ürünüdür.

Vaatlerinin yaklaşık yüzde 85’ini yerine getirememiş bir adayın, “hatırlamıyorum” hezeyanı da bana göre seçmene karşı yapılmış çok büyük bir laubaliliktir.

Özür gerektiren bir beceriksizliğin, AK Parti İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’nin ifadesiyle de “beş yılın özeti” olan “Engelleniyorum, mağdurum, hatırlamıyorum”dan ibaret üç söze sıkıştırılması ise apayrı bir aymazlıktır.         

Fransız düşünür Catherine Colliot-Thelene, “Çağdaş liberal demokrasilerin gerçekliği, bu demokrasilerin tutmadığı sözleri yerine getirecek yeni bir topluluk biçiminin mümkün olup olmadığı veya imkânsızlığı konusunda endişe duyuyorum” sözü, bir yandan CHP’li belediyeleri tarif ederken diğer yandan da verilen sözleri yapmanın mümkün olduğunu gösteren bir AK Parti tecrübesine şahit olmadığını gösteriyor.

Başka bir düşünür Ghassan Salame’ın, “Ancak demokrasiye gerçek bir geçiş şansı neredeyse her yerde zordur” sözünün, CHP örneğinde hayat bulduğunu görmek, ülkemiz demokrasisi adına da çok üzüntü vericidir.

CHP’nin bu ülkedeki demokrasi ve laiklik karşıtlığını besleyen “demokrasi” anlayışı insana, Jacques Rancier’in, Orta Doğu’daki, “Demokrasi nefreti”ne sebep gösterdiği ABD’nin “size özgürlük getireceğiz” vaadiyle yaptıklarını hatırlatıyor bir yandan.

CHP tipi demokrasi darbe severliğiyle -İnönü’den Özel’e- Alexis de Tocqueville’in “Demokratik despotizm” diye tarif ettiği modeli de rehber edinmiş gibi görünüyor.

CHP tipi demokrasi, Marksist filozof Etienne Balibar’ın bile “Demokrasiyi demokratikleştirmek” ile kastettiği bir anlayış sergiliyor demokrasiden yoksunluğu ile.

CHP ne yazık ki Daryush Shayegan’ın tarif ettiği “yaralı bilinç” ile malul bir siyaset üretirken ne Anadolu’yu ne Batı’yı ne de Doğu’yu mutlu edebilmiştir; İslam coğrafyasıyla ilgili olanını ise ifade etmeye bile gerek yok.

Öyle anlaşılıyor ki bugünün CHP’sinin ürettiği, “demokratsız demokrasi”den memnun olanlar da HDP, PKK, PYD ve Erdoğan karşıtlığında -hatta nefretinde- birleşenlerdir…

Demokrasi bu hâliyle CHP’ye çok uzak vesselam…