15 Temmuz akşamı eve giderken yolda radyo haberlerini dinliyordum. Bir haberde Fransa’nın Nice şehrinde kamyonun halkın arasına sürülmesi sonucu öldürülenler anısına Boğaz Köprüsü Fransız bayrağının renklerine büründüğü ifade ediliyordu. Bizim yaşadığımız terör hadiseleri karşısında Batı’nın sessiz kalması aklıma gelince buna gerek var mı diye düşündüm. Sonra ölen masum insanları hatırlayınca yapılanın doğru olduğuna kanaat getirdim.
Eve varınca acaba uygulama nasıl yapıldı saikiyle televizyonu açtım. Fransız bayrak renkleriyle donanmış köprü görüntüleri beklerken, ekranda hiç alışık olmadığımız bir tabloyla karşılaştım. Sunucu köprünün askerler tarafından kapatıldığını, ancak nedeninin bilinmediğini söylüyordu. Uzun zamandır unuttuğumuz, gençlerin hiç bilmediği garip bir tablo arzı endam ediyordu. Normal akan trafik içinde arabaların ışıklarının oluşturduğu görüntüyü bozan haki koyu renkli miğferli askerler, ellerinde silahlar ve birkaç tank. Düşük ışık nedeniyle görüntü çok net anlaşılmıyordu.
Montaj editörlerinin deyimiyle genel görüntüde temizlenmesi gereken bir pislik vardı. Analog sistemler döneminde bu görüntünün temizlenmesi mümkün olmuyordu. Ancak dijital teknolojilerde bu mümkün. En iyi montaj editörü olan millet kısa süre sonra canı pahasına bu görüntüyü temizledi. Kaderin garip bir cilvesi, yıllardır iletişim işiyle uğraşan Erol Olçok ve oğlu birçok vatan evladıyla birlikte bu hareket sırasında şehit oldular. Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Kısa süre sonra bütün ekranlarda farklı yerlerde silahlı askerler ve tank görüntüleri ekranları kaplamaya başladı. Bu sırada evimizin yakınından bir helikopter geçti. Bulunduğumuz yerden genelde uçaklar geçer, ancak yüksek uçuş yaptıkları için sesleri duyulmaz. Ancak bu helikopter sesi çok yakından geliyordu. Sıkıntılı bir durum vardı, ancak neydi? Bu görüntülerin sese ihtiyacı vardı. Bu konulara duyarlı çevrelerde yetişmiş birisi olarak gayri ihtiyari dışarı çıktım. Fakat dışarda herhangi bir hareket yoktu. Tekrar eve dönüp ekranları takip etmeye başladım. Sanıyorum herkes de benim gibi yönlendirici bir mesaj bekliyordu.
Beklenen mesaj Başbakanın sesli kısa açıklamasıydı ve bir kalkışma olduğunu belirtiyordu. Daha sonra AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci’nin telefonla sokağa çıkma çağrısı, cep telefonlarına gönderdiği mesaj, figüranların bastığı setin gerçek oyuncularının sete gelmesini sağladı. Artık olayın gerçek kahramanı olan halk sahneye çıkmıştı.
Ancak halk yönetmenin talimatını bekliyordu. Bu sırada bilgi iletişim teknolojilerinin son nimeti olan görüntülü telefon sayesinde Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız halka sesli ve görüntülü olarak ulaştı. Böylece Cumhurbaşkanımızın 3G den 4.5 G’ye geçiş ısrarının ne kadar önemli olduğunu daha yakından anlamış olduk.
Bilgi iletişim kanallarının çokluğu ve çeşitliliği bu darbe teşebbüsünün önlenmesinde çok büyük rol oynadı.
İletişim açısından darbe teşebbüsünü farklı yönleriyle anlatmaya devam edeceğim.