Amerika ve Çin bize çok uzak coğrafyalar olsa bile, ülke olarak “yüzümüz Batı’ya dönük” olduğu için Amerika’daki gelişmelere daha fazla kulak kesiliyoruz.
Yine de Uzak Doğu’nun en büyüğü Çin’i her alanda dikkatle takip etmek gerek. Yapay zekâ bu alanlardan bir tanesi…
Malum, ülkeler dijital dönüşüm ve yapay zekâ alanında birbirlerini geride bırakmak için kıyasıya bir yarış içinde; küresel kavga çok büyük ve şiddetli.
Hedef, bu alanda da dünyanın küresel süper gücü olabilmek.
Çin en iddialı ülkelerden birisi ve geliştirdiği stratejilerle, hayata geçirdiği başarılarla başta ABD olmak üzere Batı’nın “korkulu rüyası”.
Hepsinin kafasında aynı soru var: Çin yapay zekâda dünya lideri olabilir mi?
Çin yapay zekâ hedeflerini belirlemeye diğer ülkelere göre erken sayılabilecek bir dönemde başladı.
Daha 2014 yılında bir “Ulusal Yarı İletken Planı” hazırladılar ve 10 yıl içinde buna harcanmak üzere 150 milyar dolar tahsis ettiler.
Çok geçmeden, 2017 yılında, "Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı" adını verdikleri ulusal yapay zekâ stratejisini devreye aldılar.
Böylelikle Çin ulusal yapay zekâ strateji belgesi hazırlayan ilk sekiz ülke arasındaki yerini aldı.
Çin bu belgede temel stratejik hedefini, “2030 yılına kadar yapay zekâda dünya lideri olmak” şeklinde açıkladı.
Aslında ne olduysa biraz da bundan sonra oldu ve özellikle ABD bir alarm durumuna geçti.
Örneğin Gregory Allen 2017 yılında şunları yazıyordu: “Çin'in askerî ve ticari alandaki yapay zekâ hırsları, Sovyetler Birliği'nden bu yana ABD'nin teknolojik üstünlüğüne yönelik ilk önemli tehdidi oluşturuyor.”
Yazısında Amerikan ordusu ve Silikon Vadisi'ndeki teknoloji devlerinin “Çin yenilik yapamaz, sadece kopyalar” şeklindeki klişeye sığınmalarının büyük hata olacağını belirtiyordu.
Ona göre ABD ulusal güvenlik birimleri ve teknoloji camiasının acilen yeni gerçekliğe uyum sağlaması gerekiyordu.
Gregory Allen sıradan bir isim değil. Ulusal güvenlik alanında ABD’nin yapay zekâ politikasına katkı veren isimlerden biri.
‘Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi'nde (Center for A New American Security) araştırmacı olan Allen aynı zamanda ABD “İleri Araştırma Projeleri İçin İstihbarat Ofisi” (IARPA) için hazırlanan "Yapay Zekâ ve Ulusal Güvenlik" raporunun da ortak yazarlarından.
2017'de başlatılan ve 2020, 2025 ve 2030 için belirlenmiş ara hedefleri içeren Çin yapay zekâ stratejisi aslında Doğu Bloku’nun merkezî planlamasının mirasını taşıyor.
Biraz da bu mirasın etkisiyle Çin yapay zekâ alanında üniversite, endüstri ve hükûmet arasında güçlü iş birlikleri oluşturuyor.
Üniversiteler ve araştırma kurumları, Çinli Baidu, Alibaba ve Tencent gibi teknoloji devleriyle iş birliği yaparak yapay zekâ teknolojisinin sınırlarını Çin lehine zorluyorlar.
Bu sayede toplumun büyük miktardaki maddi ihtiyaçları ile nispeten gecikmiş üretkenliği arasındaki açık kapatılmaya çalışılıyor.
Hükûmet yapay zekâya dönük AR-GE faaliyetlerine milyarlarca dolar yatırım yapıyor; vergi indirimleri, hibe programları gibi teşvikler sunarak endüstriyel uygulamaları teşvik ediyor.
Araştırma açısından Çin, yapay zekâ yayınları ve patentlerinde zaten dünya lideri hâline gelmiş durumda.
Çin, 2023 yılında dünya genelinde en fazla yapay zekâ patent başvurusu yapan ülke oldu. Toplam 110 bin patent başvurusunun yüzde 50'den fazlası Çin'den geldi.
Yaklaşık 1,2 milyonun üzerinde insan yapay zekâ alanında çalışıyor. Üniversitelerinde yapay zekâyla alakalı bölümlerde eğitim gören öğrenci sayısı 500 binden fazla.
Sadece 2023 yılında yapay zekâ girişimlerine 40 milyar dolar yatırım yapılmış.
2030 yılında Çin’de yapay zekâ çekirdek endüstrisinin büyüklüğünün 140 milyar doları, ilgili endüstrilerin büyüklüğünün de 1,4 trilyon doları aşması bekleniyor.
Türkiye ekonomisinin geçen sene 1 trilyon doları aştığını unutmayalım.
Beklentiler gerçekleşirse Çin, sekiz ila 10 sene içerisinde, Türkiye’nin bir yılda ürettiği ekonomik büyüklüğü sadece yapay zekâyla ilgili endüstrilerden üretir duruma gelecek.
Kısacası Çin’in yapay zekâda şakası yok.
Merak ettiğimiz şey şu: Çin 2030 yılında liderliği gerçekten ele geçirecek ve dünyanın geri kalanına “zai jian” (bye bye/hoşça kalın) diyecek mi?
İnşallah beraberce yaşayıp göreceğiz.