Üşenmedim, X’e girdim (Twitter) ve geriye dönük olarak araştırdım.

Yapay zekâ Türkiye için bir beka meselesidir” dediğim ilk tweetimi 2018 yılının mart ayında atmışım.

Aradan geçen altı buçuk yılda fikrim, değişmek bir tarafa daha da perçinlenmiş durumda.

Aslında yapay zekânın sadece insanların değil, aynı zamanda milletlerin ve devletlerin hayatında yükselen önemini göstermeyen bir gün geçmiyor.

Fakat konuyu bana yeniden hatırlatan, üç gün önce ABD Senatosu’na sunulan bir yasa tasarısı oldu.

Yapay Zekâ Sivil Haklar Yasası” (Artificial Intelligence Civil Rights Act) adını taşıyan bu yasa tasarısı senatörler Edward J. Markey ve Mazie Hirono tarafından kamuoyuna tanıtıldı.

Aslında yasanın amacı en kısa şekilde “algoritmik adalet” olarak özetlenebilir.

Biliyorsunuz, yapay zekâ insanların düşünme, konuşma, dinleme, karar alma gibi zekâya dayalı özelliklerini taklit edebilen bilgisayar ve makine sistemleri.

İşte algoritmalar da bilgisayar ve makinelerin bu taklit görevlerini yerine getirmesini, diğer bir deyişle yapay zekânın, yapay zekâ olmasını ve işlemesini sağlayan yazılımlar.

Algoritmalarla ilgili düzenlemeler yapmak, yapay zekânın nasıl çalışacağının kural ve sınırlarını düzenlemek demek.

ABD Senatosu’nda teklif edilen tasarı, medeni hakları etkileyen kararlarda algoritmaların kullanımını düzenlemeyi, yapay zekânın yanlı bir şekilde kullanılmasını önlemeyi ve şeffaflık ile hesap verebilirliği amaçlıyor.

Konuya uzak olanlar için hatırlatalım. Yapay zekâ algoritmaları her ne kadar yoğun bir şekilde ABD gibi “medeni ve demokratik(!)” Batılı ülkelerde üretiliyor olsalar da özellikle siyahiler, kadınlar ve azınlık gruplara karşı çok ciddi ön yargılar içeriyorlar. Kısacası yapay zekâ ön yargılı.

Amerika’nın en büyük rakibi Çin’de, yapay zekâ algoritmalarının insanlara en ufak bir mahremiyet alanı bırakmaksızın totaliter bir “gözetim toplumu” oluşturmak üzere kullanılması insanlık için ayrı bir sıkıntı.

Velhasıl tüm dünyada, algoritmaların sistematik ön yargıları pekiştirebileceği ve söz konusu ön yargıların da birey ve toplulukları çok ciddi bir şekilde etkileyebileceği çoktan kabul edilmiş durumda.

İşte bu sorunlardan hareketle yasa tasarısı, en azından ABD’de, yapay zekâ kullanan şirketlerin önemli kararlar için algoritma kullanımına katı sınırlar getiriyor ve algoritmaların dağıtımdan önce ve sonra test edilmesini öngörüyor.

Bakalım yasa, algoritmik ön yargıyı ortadan kaldırmaya veya yenilerinin ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olacak mı? İnsanların karmaşık algoritmaların doğruluğuna ve adaletine güvenmesini temin edebilecek mi? Bunları zaman gösterecek.

Fakat yasa tasarısının ironik bir tarafı da var.

Senatör Edward Markey, tasarının sunum toplantısında aynen şunları söyledi: "Yapay Zekâ Sivil Haklar Yasası'nı, yapay zekâ çağının bugün toplumda zaten yaygın olan ön yargı ve ayrımcılığı tekrarlamaması ve güçlendirmemesi için tanıtıyorum.

Harika bir itiraf değil mi?

Yapay zekâ her ne kadar “yapay” olsa da onu üreten arkasındaki akıl kesinlikle “yapay” değil. O yüzden içinde bulunulan toplumda ne varsa o yansıyor, âdeta boca ediliyor yapay zekânın içine. İyi niyetler de şeytani hedefler de…

Yapay zekâyı biz üretemiyoruz; keşke üretebilseydik. Fakat eğer üretebilseydik, büyük bir ihtimalle siyahilere karşı ön yargı diye bir konu gündemde olmayacaktı. Çünkü bizim toplumsal genlerimizde yapay zekâya da yansıyabilecek böyle bir ayrımcılık yok!

Medeni ya da diğer adıyla sivil haklar, bireylerin yasalarla güvence altına alınmış haklarıdır. Bu haklar, kişilerin özgürlüklerinin devletler, toplumsal gruplar ve özel kişiler tarafından kısıtlanmasını engeller.

ABD’de medeni haklar yeniden tanımlanıyor. Yaşama, eğitime erişim, adil yargılanma, kamu hizmetlerinden faydalanma veya seyahat etme hakkı gibi bilindik medeni/sivil hakların arasına “algoritmik adalet” hakkı da giriyor.

Amerikan Senatosu’na gelen bu tasarı, yapay zekâyla alakalı düzenlemelerin en son örneği fakat tüm gelişmiş dünya ülkelerinde devasa bir gayret ve hareketlilik var.

Stanford Üniversitesi, “İnsan Odaklı Yapay Zekâ Merkezi” tarafından yayınlanan "2024 Yapay Zekâ Endeksi Raporu"na göre, 2016 yılında ABD’de sadece bir adet olan yapay zekâ yasal düzenlemesi 2023 yılında 25’e ulaşmış.

2022'de federal düzeyde yapay zekâyla alakalı 88 yasa tasarısı önerilirken 2023 yılında rakam iki katını geçerek 181’e ulaşmış. Son bir yılda yüzde 56,3’lük bir artış mevcut.

Dahası ABD’de daha fazla sayıda düzenleyici kurum dikkatlerini yapay zekâya çevirmiş durumda. 2022'de 17 kurum yapay zekâ düzenlemesi yayınlarken 2023'te bu sayı 21'e yükselmiş. Bu açıkça Amerikan düzenleyici kurumlarının yapay zekâ konusunda endişelerinin arttığına işaret ediyor.

Atlantik’in diğer yakasında Avrupa Birliği ülkeleri, ‘Yapay Zekâ Yasası' üzerinde anlaşmış durumda.

2023 yılında 49 ülkenin yasama işlemlerinde yapay zekâ konusu yer almış. Ayrıca dünya genelinde, yapay zekâdan bahsedilen yasama işlemleri 2022’de bin 247 iken 2023 yılında bu rakam neredeyse iki katına çıkarak 2 bin 175’e ulaşmış.

Sanırım daha fazla uzatmaya ve rakamlara boğmaya gerek yok. Durum aslında gayet açık. Tüm dünyada siyasiler, politikacılar ve yasa yapıcılar gideren artan hızda yapay zekâ konusuna ve ilgili düzenlemelere eğilmiş durumdalar.

Peki, bizdeki durum? Dijital Dönüşüm Ofisi’nin başkanlık koltuğunun 11 aydır boş olduğunu söyleyeyim, gerisini siz anlayın.