Kimler neyi başaramayacak?

Elbette ki fırsatçılar, milleti soymayı başaramayacaklar!

Çünkü milletin yanında yer alan memleket gönüllüleri erken aksiyon aldı. Beklenmedik bir zaman diliminde alınan tedbir ilan edildi.

Bu ilan birilerinin foyasını ortaya çıkardı, boyasını döktü; gerçek renklerini milletin görmesine fırsat verdi.

Her yıl Ramazan ayında âdet hâline getirilen “geleneksel Ramazan soygunlarına” bu sene birileri itiraz etti.

Bu itiraz da bir uygulama kararıyla eyleme döküldü.

Kimlerden bahsediyorum?

Tabii ki Et ve Süt Kurumu’ndan. Bir de PERDER'den, yani Perakendeciler Derneği'nden...

İstanbul'da PERDER üyesi marketler harika bir karara imza attılar.

PERDER üyesi marketler, Ramazan ayı bitene kadar et fiyatlarını sabitlediklerini ilan ettiler. Yeni karara göre Ramazan ayı bitene kadar kıyma 379 liradan, kuşbaşı ise 399 liradan satılacak.

İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere, farklı ürün kategorilerinde tüketiciyi enflasyona karşı korumak için indirim ve fiyat sabitleme kampanyaları yaptıklarını hatırlatıyor.

Et ve Süt Kurumu ile PERDER arasında yapılan protokol sayesinde evlere ucuz et girecek.

İstanbul'da ucuz et satışıyla 2 bin 700 şubede tüketicilere hizmet verilecek.

Peki, fiyatı sabitlenen sadece ekonomik etler mi? Elbette ki hayır. Güzeldere'nin açıklamalarından “değerli etler” kapsamındaki kategorilerde de fiyatların sabitlendiğini öğreniyoruz. Buna göre “tranç et 459 lira”, “kontrfile ve biftek 649 lira”, “antrikot ve dana pirzola 699 lira”dan satılacak.

Bu kararlar öyle basite alınacak kararlar değil, büyük fedakârlıklar gerektiriyor. Bu anlamda Et ve Süt Kurumu ile PERDER üyesi marketleri tebrik etmek lazım.

Çünkü böylesi bir karar tüketiciye nefes aldıracak, vatandaşa kazandıracak, Türkiye sevdalılarını sevindirecek.

Peki ya üzülecekler? İşte onlar yas tutmaya başladılar bile; çakma yerliler, sözde büyük markalar, milletin kazanması zoruna giden zenginler kulübü!

Onlar bu sefer milleti tokatlayamamanın derin acısını yaşıyorlar.

Beter olsunlar!

Sonunda başardık!

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, “pestisit kalıntısı” ve “ihracattan dönen zehirli ürünler” konusunda net bir açıklama yaptı.

İlaç kalıntısı, pestisit, zehir vb. olumsuzluklarla ihracattan dönen ürün artık iç piyasaya girmiyor. Sıkı denetimler yapılıyor. Bunu net olarak ilan edebiliriz.

Bu bilginin tüm ülke insanı tarafından bilinmesi ve ona göre davranılması gerekiyor.

Hatta işi bir adım daha ileri götürdük; ithal edilen temel gıda ürünlerinde kritik seviyenin üzerinde risk tespit edilen ürünler sınırdan geri çevriliyor. Son örnek, Kanada’dan Irak’a, oradan da Türkiye’ye sokulmak istenen kırmızı mercimeklerde yaşandı. Ürünlerde tespit edilen yüksek risk sebebiyle mamuller sınırdan geri çevrildi.

Boykotu Avrupa bir başka yapıyor!

Yüksek fiyatlar ve gıda pahalılığına karşı Türkiye’de yapılanları bilmeyeniniz yok! Devletin bütün kurumlarıyla giriştiği bir mücadeleden bahsediyoruz. Neticede Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “boykot” çıkışı geldi. Bu açıklamayı birileri “başınızın çaresine bakın” şeklinde yorumlarken; bir diğer kitle ise “boykot” açıklamasını önemli bulduğunu, planlı bir rehberlik sayesinde boykot eyleminin soyguncuları hizaya getireceğini ifade etti.

Avrupa coğrafyası en ufak bir tepkide boykot silahına sarılıyor ve netice alıyor. Şimdi gündemde Hırvatistan var. Hırvatistan’da yüksek fiyatlarla mücadele ve pahalılığa karşı boykot eylemi başladı. Süpermarketler, benzin istasyonları ve genel perakende mağazaları eylemden nasibini alan sektörler… Eylemlerin tüm Avrupa’ya yayılması an meselesi!

Peki bu süreci kim, ne şekilde yönetiyor? Sivil toplum kuruluşları öncülük ediyor ve sosyal mecralar vasıtasıyla iletişim kuruluyor.

Boykot! Öyle böyle etkili bir silah değil!

Siyonizmle mücadelede etkili oldu, fiyat pahalılığıyla mücadelede etkili oldu, fırsatçılık konusunda etkili oldu, fahiş fiyatla mücadelede etkili oldu.

Ancak bu işi bihakkın biz yerine getiremedik!