İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Pazartesi günü Washington’da ABD Başkanı Donald Trump’la bir araya gelmeden birkaç saat önce, Gazze Şeridi’nden Tel Aviv’in kuzeyine füze atıldığı, bir evin üzerine düşen füzenin 7 İsraillinin yaralanmasına yol açtığı ilan edildi.
İsrail ordusu sözcüsü füzenin 120 kilometre menzile sahip olduğunu ve İslami Direniş Hareketi “Hamas” tarafından üretildiğini, dolayısıyla saldırıdan Hamas’ın sorumlu olduğunu açıkladı.
Saldırı üzerine Amerika’da bulunan Netanyahu’nun iki günlük ziyaretini yarıda keseceği ve Trump’la görüşmesinin hemen ardından İsrail’e geri döneceği bilgisi medyaya yansıdı.
İsrail Başbakanı ayrıca saldırıya güçlü bir şekilde karşılık verileceği tehdidinde bulundu.
Bütün bu gelişmeler Gazze Şeridi’ni yeni bir saldırı dalgasının beklediğine işaret ediyordu.
Nitekim aynı gün akşam saatlerinde işgal ordusu hava saldırılarına başladı.
Bu arada, Gazze Şeridi’nden İsrail’e füze atma eylemini üstlenen olmadı.
Daha da ilginci, Fransız Haber Ajansı’na konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen bir Hamas yetkilisi, Tel Aviv’in kuzeyine düşen füzeyi direniş gruplarının atmadığını ve bu bilgiyi Mısır’a da ilettiklerini söyledi.
Yaklaşık iki hafta önce yine Gazze Şeridi’nden İsrail’e füze atılmış ve yine direniş grupları füzenin kendileri tarafından atılmadığını ilan etmişlerdi.
Her iki saldırıda da ne hikmetse hava savunma sistemi “Demir Kubbe” füzeleri havada imha etmek için devreye girmemişti.
İsrail’in İslami Cihad’ı sorumlu tuttuğu o olay üzerine “Tel Aviv’e füzeleri kim attı?” başlıklı yazıyı kaleme almış ve bir takım soru işaretleri olduğuna dikkat çekmiştim.
Şayet füzeler gerçekten de direniş güçlerinin bilgisi ve isteği dışında atılıyorsa Hamas bu duruma en kısa sürede çözüm bulmalı.
İşgal ordusuna davetiye çıkaran füze saldırılarına izin verilmemeli.
Nihayetinde Gazze Şeridi küçücük bir yer ve tümüyle Hamas’ın kontrolü altında.
Gazze Şeridi’nden Tel Aviv’in kuzeyine atılan füze Netanyahu’nun bir taşla iki kuş vurmasını sağladı.
İsrail’in “güvenliği tehdit altında” ve “saldırıya uğramış mazlum ülke” rolü oynamasına fırsat verdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Golan Tepeleri üzerinde İsrail egemenliğini tanıyan kararı ve uluslararası hukuka aykırı bu adıma gösterilen tepkiler gündemde ikinci sıraya düştü.
Dikkatler başka yöne çevrildi.
İkincisi, İsrail’de yapılacak erken seçim öncesi Netanyahu’nun gövde gösterisi yapmasına imkân verdi.
İsrail Başbakanı artık seçmenin karşısına “güvenlik konusunda hiçbir şekilde taviz vermeyen güçlü lider” edasıyla çıkabilir.
İşgal ordusunun Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarının şov olduğunu anlamak için daha önceki savaşlarla kıyaslamak yeterli.
Filistin direnişi de bunun farkında olduğundan misillemesini çatışmayı savaşa dönüştürmeyecek boyutta tuttu.
Hamas önceki akşam Mısır’ın arabuluculuğuyla ateşkes sağlandığını duyurmuştu fakat işgal ordusu dün sabah erken saatlerde Gazze Şeridi’ne yine bir dizi saldırı düzenledi.
İsrail zaten bunu hep yapıyor.
İşgal ordusu ateşkes anlaşmalarının yürürlüğe girmesinin ardından düzenlediği birkaç saldırıyla “Son sözü ben söylerim” demek istiyor.
Gazze Şeridi’nde dün gün boyu gergin bir sükûnet vardı.
Filistinli gruplar İsrail ateşkese bağlı kaldığı sürece savaşa girmek istemiyor.
Netanyahu da istediğini aldı.
Bir yanda Golan Tepeleri kararı Trump tarafından imzalanırken diğer yanda işgal ordusunun saldırılarıyla seçmene mesaj gönderdi.
Olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa Gazze Şeridi’nde Pazartesi öncesine dönüleceğini söyleyebiliriz.