Bunu ben değil, yapılan akademik çalışmalar söylüyor.
Oysa sosyal medya, vatandaşla iyi bir iletişim kurmak için belediyelerin halkla ilişkiler birimlerine yepyeni imkânlar sağlıyor.
30 yıl önce dönemin Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT), “Belediyelerde Halkla İlişkiler” başlığını taşıyan kapsamlı bir araştırma yapılmış.
Hazırlanan rapor, 1993’te belediye halkla ilişkiler birimlerinin teşkilat yapılarından araç-gereç durumlarına, personel sayılarından çalışma sorunlarına kadar ortaya net bir fotoğraf koymuş.
Fotoğrafa yansıyanlar ise pek iç açıcı şeyler değil.
Henüz cebe girmemiş ve akıllanmamış olsalar bile iletişimin o dönemde de en önemli aracı olan telefonlar, belediye halkla ilişkiler birimlerinin sadece yüzde 52'sinde şehirlerarası görüşmelere, yüzde 35'inde milletlerarası görüşmelere açıkmış mesela.
Düşünsenize, belediyelerin halkla ilişkiler birimlerinin anca yarısı telefonda ülkenin diğer şehirleriyle iletişim kurma şansına sahip!
Yine bu birimlerinin yüzde 50'sinde fotoğraf makinesi, yüzde 71'inde video kamera yok. Birimlerde basını takip etmek bile büyük bir dert; çünkü yüzde 50'si ulusal ölçekte, yüzde 90'ı da yurt dışı bir dergiyi satın alamıyor.
Listeyi uzatıp 90’lara büyük hasret besleyen son dönem türedilerini, daha da üzmek istemem.
Aradan geçen 30 senede ortaya çıkan dijital teknolojilerin her şeyi baştan aşağıya, kökten değiştirdiğini hepimiz az çok biliyoruz.
Vatandaş-belediye iletişimi için artık GSM operatörleri, Wi-Fi alanları, e-belediye aplikasyonları, dijital billboardlar, kent bilgi sistemleri, video konferans sistemleri, internet forumları ve hatta sanal asistanlar devrede.
Daha önemlisi, bu iletişim imkânlarının neredeyse tamamı akıllı telefona sığıyor.
Akıllı telefona sahip bir belediye halkla ilişkiler çalışanı eskinin telefon rehberi, daktilo, gazete, dergi, kitap, takvim, sözlük, radyo, televizyon, fotoğraf makinesi, video kamera, harita, hesap makinesi ve arşivini cebinde taşıyabiliyor demektir.
Yeni dijital imkân ve konfora bakar mısınız?
Dijital teknolojilerin halka dönük yıldızı, kim ne derse desin, sosyal medya.
Bugün, ülkemizdeki 30 büyükşehir belediyesinin tamamının Facebook ve Twitter (X) hesabı var.
Peki, sosyal medya olması gerektiği gibi kullanılıyor mu?
2015 tarihli araştırmayı cevaplayan 93 belediye, sosyal medyayı en çok belediye hizmetleri hakkında bilgi vermek, vatandaşla iletişime geçmek, açık ve şeffaf bir belediye oluşturmak amacıyla kullandıklarını söylemişler.
Vatandaşın yönetime katılımını sağlamak, belediyenin çevresiyle iş birliğini geliştirmek ya da belediye teşkilatını daha iyi çalıştırmak öncelikli amaçları arasında yer almıyor mesela.
2021 yılında yapılan bir çalışmada bu kez, sosyal medyanın en çok törenleri haber vermek, millî-dinî günleri kutlamak, başkanın her türden ziyaretini duyurmak, yani esasen başkanın tanıtımını yapmak için kullanıldığı ortaya çıkmış.
Önde gelen üç büyükşehir belediyemize yönelik başka bir çalışmada ise Twitter hesaplarından yapılan paylaşımların yüzde 65’nin ya yeniden paylaşım ya da sadece bilgilendirme amaçlı olduğu görülmüş. Paylaşımlar arasında kamu spotu yayınlamak, yanlış bir bilgiyi düzeltmek veya eğitici/öğretici görseller kullanmak sadece yüzde bir oranında yer tutuyormuş.
Araştırmayı yapan akademisyenler, bu durumun Twitter’ın aktif katılıma ve karşılıklı etkileşime dayalı yapısına hiç uymadığını söylüyorlar. Bunun yerine büyükşehir belediyelerimiz sosyal medyayı, standartlaşmış ve tekdüze bir şekilde kullanıyorlar.
Aslında, Türk belediyeciliğinde “güçlü başkan" figürünün her şeyden önde geldiğini hatırladığımızda kök sorunun değişmemiş olduğunu anlıyoruz.
“Kök sorun” araçlarla değil, zihniyetle alakalı.
Sosyal medya devreye girse ve kullanıcılara büyük imkânlar sağlasa da eski halkla ilişkiler anlayış ve alışkanlıkları belediyelerce devam ettiriliyor.
Yeni dönemde de halklar ilişkiler, esasen belediye başkanının icraatları anlamına gelen “belediye hizmetleri” hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve “güçlü başkanın” gittiği taziye, yaptığı ziyaret ve katıldığı dinî-millî törenleri paylaşarak onun sıcak, insani yönünü herkese göstermek şeklinde algılanıyor.
Böyle bir zihniyet içerisinde sosyal medya mecraları katılımın, çift taraflı karşılıkla iletişimin, politika ve hizmetleri iyileştirilme çabasının değil, güçlü başkanın icraatları sonucu ortaya çıkan belediye hizmetlerini kapsayan içeriklerin dağıtılmasının aracı olarak görülüyor.
Belediyelerin, halkla ilişkilerde sosyal medya kullanımı açısından üzerinde durması ve acilen değiştirmesi gereken nokta burası.
Bu zihniyet yüzünden belediyeler, geleneksel halkla ilişkiler yöntemleriyle elde edilebileceklerden çok daha fazla, derin ve gerçek zamanlı bilgileri elde etme ve bunları sağlıklı kararlar almak ve politikalar üretmek için kullanma imkânından yararlanamıyor.