Başörtüsü yasağı ile ilgili yazdığım bir önceki yazımı yüzleşme olmadan özür, özür olmadan tazminat, tazminat olmadan da helalleşme olmaz diye bitirmiştim. 

Yani CHP her şeyden önce yasağı mümkün kılan ideolojisi ile bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek zorunda.  

Zira daha öncede belirttiğim gibi sosyal medyaya yansıyan örneklerden de görüldüğü üzere malum zihniyet ve ideoloji sapasağlam yerinde durmaktadır.

Örneğin bazı şirketlerde ve işletmelerde adeta ilan edilmemiş bir başörtüsü yasağı devam etmektedir.

Peki bazılarının iddia ettiği gibi kamuda başörtüsü yasakları gerçekten geçmişte mi kaldı, bir daha o günlere dönmemiz mümkün değil mi?

Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki seçimler sonrası bir iktidar değişikliği ile kamuda başörtüsü yasaklarının çok hızlı bir şekilde geri dönmesi sanıldığı kadar zor değil.

Zira hem yasağı mümkün kılan ideoloji ve onun savunucuları fikirlerini değiştirmiş değiller, hem de uluslararası konjonktür böyle bir yasağı uygulamak için 28 Şubat döneminde bile olmadığı kadar elverişli.

Türkiye’deki muhalefetin ilham kaynağı Avrupa Birliği’nde İslamofobi bugün yeni normal hâline geldi.

Her geçen gün yeni bir Avrupa ülkesinde başörtüsü yasağı, helal kesim yasağı, cami yasağı ya da sünnet yasağı gibi Müslümanların dini pratiklerini kısıtlayan hukuki düzenlemeler yasalaşıyor.

Bütün bu insan hakları ihlalleri Avrupa’daki sağ ve sol partiler tarafından “siyasal İslam’la mücadele” ve “kadın hakları” gibi argümanlarla meşrulaştırılıyor.

Daha da önemlisi yasaklar hem kamu kuruluşlarını hem de özel sektörü kapsayacak şekilde yaygınlaşıyor ve meşrulaştırılıyor.

Örneğin Avrupa Adalet Divanı yeni aldığı bir kararla bir işyerinin tarafsızlık politikası gereği başörtüsü takmayı yasaklayabileceğine hükmetti.

Dolayısıyla Türkiye’de yeni bir hükûmet “Siyasal İslam’la” mücadele adı altında başörtüsü yasağını tedricen uygulamaya soktuğunda Avrupa’dan bırakın itirazı övgü bile alacaktır.

Böyle bir senaryoda başörtülü asker, polis, hâkim, öğretmen olmaz” denilerek yasak güvenlik kuvvetleri ile başlayacak, yargı ile devam edecek, eğitim sektörü ile zirveye taşınıp ardından tüm kamuyu kapsayacaktır.

Bu tehlikeden dolayı başörtüsü takma hakkının kolayca değiştirilebilecek bir yasal düzenlemedense, bir anayasa değişikliği ile güvenceye kavuşturulması en doğru adım olacaktır.