Barzani büyük bir hata yaptı.
Kendisine kol-kanat geren, pek çok konuda sayısız teşekkür borçlu olduğu ülkeye sırtını döndü.
Fırsatçılık yapıp pragmatist davranmak istedi.
Ama ‘yanlış hesap Bağdat’tan döndü.
Hem ilkesel davranmadı, hem dostu küstürdü, hem de bacağına kurşun sıkmış oldu.
Tuzağa mı düştü, hırslarına mı yenildi, büyük şeytana mı uydu?
Ne olduysa…
Gayrimeşru referandumun üzerinden sayılı günler geçe; hem yenilginin tadına baktı, hem yalnızlığın acı hissini yaşadı.
Türkiye ise; çok uyardı, sabırlı davrandı, büyüklüğü elden bırakmadı.
Gayrimeşru referandum gerçekleşince “suni zafer sarhoşluğu” içindeki Barzani’ye “geri adım at” mesajı gönderdi.
Olmayınca da planlarını hayata geçirdi.
Türkiye’nin proaktif dış politikasında düşmanı şaşırtan, dostun yüzünü güldüren pek çok gelişmeyi İdlib’de olduğu gibi Kerkük için de görmeye başladık.
Yaşanan gelişmeler son kare değildi elbette. Saha devletlerin satranç tahtası pozisyonunda… Bu anlamda devletimize desteğimiz tam, duamız sonsuz…
Bu süreçte TSK’nın siyasetin emrinden milim şaşmaması ve MGK’da gördüğümüz uyum ise millet için mutluluk kaynağıdır.
Türkiye’de siyaset kurumu ve TSK milli bir görüşle hareket ederken acaba ana muhalefet ne yapıyor? Bu sorunun cevabını biliyorsunuz.
Böyle bir süreçte Türkiye’nin değil de Kuzey Irak’ın yanında olan vatandaşlarımız ise ayrı bir tez konusu…
Barzani’yi pek çok aidiyet, kimlik motivasyonuyla sevebilirsiniz ama devletinize sırtını dönmüş birini savunmak çok sorunlu bir tutumdur.
Barzani’nin sorunlu tutumları ve Türkiye’yi yarı yolda bırakan adımlarını görmezden gelerek gayrimeşru referandum için “ama”lı “fakat”lı cümleler kurmak vatanperliğe halel getirir.
İçinde yaşadığımız toplumu ve devleti korumak, bir olmak ve hata yapanları görmek zorundayız.
Aksi takdirde bu toprağın kadim kültürü, bu ayrımcı tutumların bize hiç iyi gelmeyeceğini söylüyor.