Bakü Uluslararası Kitap Fuarı nedeniyle yolumuz yine Azerbaycan’a düştü. Bu yıl 8.’si düzenlenen kitap fuarının “onur konuğu” Türkiye idi. Karabağ Savaşı’ndan sonra Bakü sokakları Azerbaycan ve Türkiye bayraklarıyla donatılmıştı. Hâlâ birçok yerde iki kardeş ülkenin bayrağı birlikte dalgalanıyor. 44 günlük savaşta Türkiye’nin Azerbaycan’a desteği, ilişkilere yeni bir ivme kazandırmış durumda. Esen bu güzel ilişki rüzgârının artarak devam etmesini diliyorum.
Rüzgârların şehri Bakü’deki Kitap Fuarı’nda Türkiye rüzgârı esti. Fuarın açılışına Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Ali Ahmedov, Medeniyet Nazırı Anar Kerimov, Türkiye Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Serdar Çam, Türkiye’nin Bakü Büyükelçisi Doç. Dr. Cahit Bağcı, Kütüphaneler Yayınlar Genel Müdürü Ali Odabaş ve Yardımcısı Taner Beyoğlu, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Münir Üstün ile çok sayıda yazar ve sanatçı katıldı. Ben de İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı olarak açılışta bulundum. Bu yıl Türkiye’den 35 yayınevi kitaplarını Azerbaycanlı yayıncıların ve okuyucuların dikkatine sundular.
Fuar açılışından sonra Başbakan Yardımcısı Ali Ahmedov’la sohbet imkânı bulduk. Türk yayın dünyasındaki gelişmeleri kendisine anlattığımızda çok şaşırdıklarını, böyle bir başarıyı beklemediklerini ifade etti. Türkiye’nin kitap baskı sayısında dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olduğunu ve başlık sayısı itibariyle de ilk 5’te olduğunu söylediğimizde hayranlığını ve mutluluğunu belirttiler. Ahmedov, artık konuşurken yüzde 80 oranında anlaşabildiğimizi, yakın zamanda bunun yüzde yüze çıkacağının altını çizdi. Türkiye Türkçesinin diğer lehçeler üzerinde çok güçlü bir etki oluşturduğunu vurguladı.
Fuarı dolaştık. Yayıncılarla, gençlerle konuştuk. Özellikle gençlerin konuşmalarında İstanbul Türkçesinin belirgin etkilerini fark ettik. Yayıncılar, Rusçanın etkisinin giderek azaldığını ve gençlerin artık Türkiye Türkçesiyle yazılan kitapları okuduklarını söylediler. Kitabevlerinin raflarında Türk yayınevlerinin kitapları dikkat çekiyor. Azerbaycan alfabesiyle Türk alfabesi arasında küçük farklar var. Onlarda 32 bizde ise 29 harf bulunuyor. Azerbaycanlı hatipleri dinlerken nasıl bir edebiyat lisanı kullandıklarına şahit olduk. 1920’de Sovyet sistemine girince adeta donan Türkçe, 1990’larda yeniden dirilmiş. Biz ise Türkçeyi özleştireceğiz diye yoksullaştırmışız. Azerbaycan’da Türkçe “medeniyet” dili olarak kalmış, biz ise uyduruk kelimelerle güzel Türkçemizi “kabile” diline dönüştürmüşüz. İki lehçenin birbirini beslemesiyle yeniden bir toparlanma olur diye düşünüyorum.
Türkiye’den çok sayıda yazar, edebiyatçı ve şair, Azerbaycanlı kitapseverle buluştular. En çok ilgi çeken yazarlardan birisi tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. İlber Hoca’nın konuşmasını çok sayıda genç heyecanla diledi. Konuşmanın sonunda gençler Ortaylı’dan imzalı kitap almak için kuyruğa girdiler. İstanbul Ticaret Odası fuar münasebetiyle hazırlamış olduğu Azerbaycan kitabını okuyucularla buluşturdu. Kitabı Ali Ahmedov’a anlatırken kapağındaki desenin nereden alındığını sordu. Danışmanımız Erhan Çardaklı imdada yetişti. Ortasında Allah lafzı bulunan etrafı firuze çinili 8 köşeli yıldız deseninin Nahçıvan’da bulunan Mümine Hatun Türbesi’nden alındığını söyledi.
Medeniyet Nazırı Anar Kerimov, Bakan Yardımcısı Elnur Aliyev ve Kütüphaneler Yayınlar Genel Müdürü Akif Bey’le iki ülke ve dünyanın gidişatı hakkında uzun uzun konuştuk. Medeniyet Nazırlığı tarafından Şuşa’nın 270. yıl dönümü nedeniyle verilen madalya benim için seyahatteki en kıymetli anıydı.