Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe geçenlerde, “Suudi Arabistan ve Türkiye yönetimleri iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı konusunda bir tür anlaşmaya varmalılar” şeklinde ilginç bir açıklama yaptı.
Suudi Arabistanlıların ve Türklerin uzlaşı için bir yol bulmaları halinde bunu değerlendirmeleri gerektiği söyleyen el-Uteybe, iki ülkenin uzlaşısının tüm bölge için iyi olacağını ifade etti.
Geniş bir ilişkiler ağına sahip el-Uteybe için “ABD Başkenti’ndeki en aktif Arap diplomat” dense yanlış olmaz.
BAE’li büyükelçi, sıradan bir büyükelçiden çok “lobi şirketi” gibi çalışıyor.
Abu Dhabi’nin düşman gördüğü ülkeleri yazdığı mektuplarla Amerikalı yetkililere şikayet ediyor.
Örneğin o mektuplardan birinde BAE’li yetkililerin Libya’daki gelişmelerden endişe duyduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin Libya’daki faaliyetlerinin kontrol edilmemesi halinde durumun kolayca kötüden daha betere doğru gideceğini” öne sürmüştü.
E-postaları basına sızan el-Uteybe’nin New York Times yazarlarından birine gönderdiği e-postada, “Türkiye veya Katar’a yemek bile organize ettirmem o karara dahil etmem” dediği ortaya çıkmıştı.
Dolayısıyla Washington’da Amerikalıları Türkiye aleyhine kışkırtan el-Uteybe’nin son açıklaması şaşkınlığa ve tepkiye yol açtı.
Şaşkınlığın sebebi BAE’li büyükelçinin daha önce sürekli Türkiye aleyhinde konuşuyor olması.
Tepkinin sebebi ise Türkiye ve Suudi Arabistan’a aralarında uzlaşmaları için adeta emir verir bir tarzda konuşması.
İki ülke ilişkilerinde nasıl bir yol izleyeceklerine kendileri karar verir, BAE değil.
Yusuf el-Uteybe’nin Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkileri hakkındaki açıklamaları nereden çıktı?
Genel kanaat, Ankara-Riyad ilişkilerinde iyileşme belirtileri görülmesi ve Körfez krizini sona erdirme çabalarının yoğunlaşması üzerine BAE’yi izole edilme korkusu sardığı yönünde.
Körfez krizinin sona ermesi için bugünlerde yoğun bir diplomasi yürütülüyor.
Görüşmeler daha çok Kuveyt, Katar, Umman ve Suudi Arabistan arasında gerçekleşiyor.
BAE ve Bahreyn şu an için devre dışı durumdalar.
Manama’da yapılacak Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 41’inci Zirvesi Riyad’a alındı.
Körfez krizinin bu şekilde sona ermesi, krizi başlatıp yöneten BAE’nin ikinci plana düşmesi anlamına geliyor.
Ankara ve Riyad’ın Abu Dhabi’den uzak bir diyalog süreci geliştirmeleri ise BAE için adeta kâbus demek.
Bu sebeple BAE, bir yandan “Körfez krizinin çözüm sürecine dahilim” mesajı verirken diğer yandan olası bir Türkiye – Suudi Arabistan normalleşmesinde dışlanan taraf olmak istemediğini söylüyor.
BAE, maceracı fakat oldukça pragmatik bir rejime sahip.
Şartların öyle gerektirdiğini farkeder ve Ankara’dan yüz bulursa Türkiye-BAE ilişkilerinin Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinden daha önce normalleştiğini bile görebiliriz.