Bağdat’ta öldük, Halep’te vurulduk.

Beşiktaş’ta, Kayseri’de yüreğimiz dağlandı.

Ciğerimiz yanıyor.

Sözlerimiz acımızı anlatmaya yetmiyor.

Söze nerden girilir, bu acılar nasıl tarif edilir bilmiyorum.

Evimize, bağımıza, bahçemize dadanan iki kutup ayısı ve onların yavrularından bizarız.

Bu ayılarla ve yavrularıyla dostluk kuranlardan da bizarız.

Nedir bizim bu ayılardan ve onlarla dostluk kuran şebeklerden çektiğimiz.

Ümmetin coğrafyalarında ayılarla dost olan şebeklerden kurtulmadıkça daha çok çile çekeceğiz.

Anadolu’da da ayılara şebeklik yapmak için ellerini ovuşturan maymunlar var.

Yüzyılın başında bölgemize önce domuzlar geldi. George Orwell’in Hayvan Çiftliği romanında olduğu gibi bölgeyi parçala yut yöntemiyle paramparça ettiler. 20. yüzyılın ortalarında domuzlar görevi ayılara devretmeye başladılar. Ancak kendileri ayıların arkasında onlara sufle vermeye devam ettiler.

Ayıyla dost olan adamın hikâyesi belki gözümüzü açmamıza vesile olur.

Adamın biri ayıyla dost olmuş.  İki dost bir gün ormanda gezerken adamın uykusu gelmiş. Ayı, “Sen uyu ben nöbet tutarım” demiş. Adam uyurken yüzünü karıncalar sarmış. Ayı dostunu karıncalardan kurtarmak için adamın yüzüne kuvvetli bir tokat atmış ve adam ölmüş.

Müslümanların kuzey doğunun Rus ayısı ile kuzey batının Amerikan ayısıyla yaşadıkları ilişki ayı ile dost olan adamın hikâyesinden farksız. Sonunda ikisinin de dostluğu ölümden, zulümden başka bir şey getirmiyor.

Bağdat’a giren Amerikan ayısı züccaciye dükkânına giren fil misali bütün fincanları kırdı. Ayıyla dost olanların ayıdan yedikleri tokat sonucunda 1. 500.000 can gitti. Artık ayı kanla beslenmeye alıştı. Yerinde duramıyordu, yeni bağları bahçeleri talan etmekten kendisini alıkoyamıyordu. Bağdat’tan sonra Kabil’e saldırdı.

Bağdat’ta, Kabil’de talana doymayan ayı bu defa Şam’a, Halep’e girmek istedi. Ancak Sibirya’nın kutup ayısı “Benim alanıma giriyorsun. O bağ ve bahçede bulunan maymunun babasına ben bakmıştım, oğluna bakmak da benim hakkım” diyerek Alaska’nın ayısını püskürttü.  Sibirya’nın kutup ayısının dostluğu sonucunda Suriye’de 600.000 can gitti.

Ayıların ayılığını yapmasına şaşırmıyorum. Ayıdan ayılıktan başka ne beklenir? Asıl yapmamız gereken şu: Ayılarla sarmaş dolaş olan şebeklerden kurtulmanın çaresine bakmalıyız. Yoksa ayılara peşrev çeken meydancılar oldukça ha kuzey doğudan ha kuzey batıdan gelmiş bir fark yok. Sonunda talan edilen bizim evimiz, bizim bağımız, bizim bahçemiz.

Bağımızı bahçemizi şebeklerden temizlersek ayılar gelmeye cesaret edemezler. Aslında bu ayıların selameti için de gerekli. Kutup ayısı gül bahçesinde yaşayamaz, gül kokusu onu rahatsız eder. Gelin hep birlikte, el birliğiyle bu ayıları inlerine gönderelim. Kutupta kendi ininde yaşayan ayıdan şikâyetçi olmayız. Hatta aç kalırsa imdadına da yetişiriz.

Ama önce bizim ayıları davet eden şebeklere dur dememiz lazım. Şebeklerin de yavrusu taklidi yapmaktan vazgeçmeleri gerekir. Ayılar onların da kendi yavruları olmadığını bal gibi bildiklerini bu kadar acı tecrübeden sonra anlamak istemeyen maymunlar için yaşasın cehennem.

Bilmem anlatabildim mi?

Ey doğunun ve batının kutup ayıları artık ininize dönün. Domuzlar sizde…