Yakup’lar için bitmeyen 28 Şubat yapmışlar başlığıyla Yakup Köse davasını yazmıştım birkaç gün önce. Dün itibariyle Yakup’un cezaevinden çıkacağını öğrendik. En başında yapılması gereken şey, cezaevinde aylarca süren bir esaret sonunda yapıldı nihayetinde. Verilmemesi gereken cezasının kalan kısmı, devletten alacaklı olduğu yılların küçük bir kısmına mahsup edildi. İslami davalardan yargılanan insanların dosyaları ısrarla zorlaştırılıyor. Mevcut kanunlarda lehine bile olsa aleyhinde hükümler uygulanarak cezalar veriliyor bizim hukuk sisteminde. Hukuk kişiye göre değişen bir şeye dönüştü tamamen. Cezaevlerinde 28 Şubat hukukunun mahkum ettiği 600 Müslüman, Yakup’un davasında ise 32 insan var ve bu insanların çoğunda aynı durum sözkonusu iken diğerlerinde bir gelişme yok maalesef. Hükümet müspet olarak ne kadar çabalarsa çabalasın, hukuk sistemi ve onu uygulayanların istediği oluyor neticede. Rejimin kuruluşundan itibaren adalet için değil sadece sistemi korumak için kararlar veren adalet mekanizması artık tıkandı ve güvenilmez bir noktaya geldi. Hükümetin İslami davalarda önceden yapılmış hukuksuzlukları düzeltme çabası gösterdiğini ve her seferinde belli güçlerin buna direndiğini de biliyoruz. Bu sistemle alakalı bir sorun. Sorunu toptan çözmeye dönük adım atmadan da düzelecek gibi değil. Bu vesileyle Yakup Köse kardeşime geçmiş olsun diyorum ve bir an önce cezaevindeki diğer esir kardeşlerimizin de bırakılması talebimizi yineliyoruz.
Hayat semboller üzerinden yürüyor bir yanıyla. Devletlerarası sistemde, kültürler arası sistemde, İnanç meselelerinde ve siyasi mevzularda hep böyledir. En basit bir mevzuyu sembolleştirerek bir ülkenin altını üstüne getirebileceğiniz gibi en derin en ulvi meseleyi de basit bir sembole çevirip, insanlara o şekilde empoze ederek meseleyi ayağa düşürebilirsiniz. Bizde ise kanunlarını mevcut dünya düzenine bağlamış sistemin yanında esaretimizi sembolize eden bazı şeyler var. Bunların en önemlilerinden birisi de Ayasofya. Ayasofya 1934 Yılında Mustafa Kemal’in emriyle alınan Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrildi. Aslında sistemin kuruluş amacının İslam’a karşı olduğu gerçeğini göz önüne alırsak bunda yadırganacak bir şey yok. Bu rejim değil mi yıllarca ezanı yasaklatan Kuran okuyanları hapislerde çürüten? Anadolu insanı o kadar zulme rağmen inancından vazgeçmeyip bedel ödeyerek mücadele etti ve sonunda ülke olarak bu rejim artıklarının yaptıklarını temizleme imkanı doğdu.
500 yıl boyunca İstanbul’un fetih sembolü olan Ayasofya,neredeyse son yüz yıldır da esaretini simgeliyor. Yeni Türkiye’yeönce eskinin sembollerini yıkarak başlamak gerekir. Eski Kemalist zihniyetin Müslüman oldukları için zindana attığı yüzlerce Müslümanın hürriyetlerine kavuşturulması ve Ayasofya’nın camii olarak açılması hem maddi hem de manevi anlamda Müslümanların ruhuna saplanmış bir hançeri çıkartmak demek olduğu için birçok şeyin değişimini temsil edecektir.
“Ayasofya’nın Kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler. Onun için, her mana, her hikmet, her münasebet Ayasofya’ya bağlı…” diyen Üstad Necip Fazıl Kısakürek’e rahmet dileyerek, bugün Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılması için on binlerce insanın yapacağı yürüyüşü çok önemli ve desteklenmesi gerekmekte. Vesselam